25 Temmuz 2013

Gebelerin sokağa çıkmasına terbiyesizlik diyenlere cevabımdır..

Bak güzel kardeşim (teşbihte hata olmaz),

Şimdi sen dün akşam tamda iftar vaktinde ödediğimiz her vergiden yüklüce pay alan ama artık helal etmediğimiz devlet televizyonunda çıkıp da hamile kadınların hamileliklerini evlerinde yaşamaları gerektiğini, 6 aylık falan hamile olunca ancak beylerinin arabalarıyla bi nefes almaya çıkabileceklerini, onları sokakta olmasının terbiyesizlik olduğunu ve de  herşeyden evvel  estetik olmadığını söyledin ya ? İşte sana iki çift lafım var otur da bir dinle hele...

Şimdi bak en başta anlaşalım, biz de  insanız.. Anne-baba olmadan evvel de insandık, halen de öyleyiz.. Kendimize göre doğrularımız, yanlışlarımız,inançlarımız, değer yargılarımız var.. E sonuçta ağaç kavuğundan çıkmadık, hepimizin anası babası, bir ailesi var.. Gelenek, görenek, örf, adet dediğimiz kurallar topluluğu her ailede her yörede şekil değiştirse bile tüm topluluklarda bir kural koyucudur yazılı olmasa da... bunun farkındayız...

 Ancak şu da bir realitedir ki her toplumun alışkanlıkları belirli zaman aralıklarında akıl ve sağ duğu sahibi bireyler tarafından ölçülüp tartılarak, görüp öğrenerek değişime uğrarlar... Ve bu normaldir.. Misal benim kayın validem babasının yanında bebeğini kucağına bile alamazmış, ayıpmış çünkü.. Ama ben kendi öz babamın yanında çocuklarımı emziriyordum.. Bundan da bir gün bile utanmadım, çünkü bana göre anne olan bir kadın için memeleri sadece ve sadece bebeğini besleme araçlarıdır.. Şükür ki Rahmetli babam da benim gibi düşünürdü ve bir gün bile şu ayıp, bu günah aman zinhar yapma etme demedi bana..

Bak şimdi, biz şöyle yaşıyoruz , uzaydan gelmedik sonuç itibariyle.. Senin büyüdüğün, “eğitim aldığın” ortamlardan uzakta (çok şükür)  genellikle akranına aşık olan, flört eden, evlenen, sevişerek genelde bile isteye çocuk yapan, daha bebeği karnında bir mercimek kadarken bile onu seven, okşayan, gebe olmakla gurur duyan, zevk alan, çocuğuyla ilgili her şeyi seven insanlar topluluğuyuz biz.. Artık ötekileştirip çapulcu mu dersin, dinsiz-imansız mı dersin, arsız-ahlaksız mı dersin bilemem, o senin sorunun vallahi..

Ama biz gebe kaldığımızda bunun bir lütuf ve bir mucize olduğunu düşünüyor ve bu coşku ile evladımıza kavuşacağımız zamanı zevkle bekliyoruz.. Gebe kalmak için yaşanması gerekli şartları ise tu kaka, ayıp, günah diye değerlendirmiyor ve herbirimiz kendi mahremiyet sınırlarımız içersinde yaşıyoruz bunu.. Gebe kaldıktan sonra da hiçbirimiz “aa bak ben o işi yaptım da gebe kaldım şimdi de göbeğimi gere gere dolaşıyorum ortalıklarda” gibisinden bir tavrımız/hareketimiz hiç olmuyor.. 

Misal ben her iki gebeliğimde de doğuma 2 hafta kalana kadar çalışmak durumundaydım.. Bu sebeple ilk doğumumda Göztepe’den Gebze’ye servisle, ikincisinde ise Göztepe’den Mecidiyeköy’e hem de metrobüs denen akıllara ziyan toplu taşıma aracıyla gidip geldim.. Zor olmadı mı tabi ki oldu.. Ama buna mecbur hissettim kendimi.. Doğacak çocuğuma sağlayacağım daha iyi fırsatlara sahip olmak için yaptım bunu.. Asla da pişman olmadım..

Ayrıca programdaki beden dilinizin, konuşma tarzınızın, paçalarınızdan akan kibirin bir tasavvufçuya hiç ama hiç yakışmadığını, yüzünüzden nefret okunurken ağzınızdan çıkanların kadın düşmanı kelimelerin dinleyende bir iğrenme duygusu yarattığını da özellikle belirtmek isterim. Karşınızdaki pişmiş kelle misali her dediğinize “Allah razı olsun “ diye sırıta sırıta onay veren salak sunucunun komik halleri bile kurtaramadı programı söylemesi benden..

Ama ben derdinizi anladım aslında.. Bakın kulak verin bana, bir insan ve bir anne ve bir kadın olarak bence çok önemli bir tespitim var hakkınızda : Sizin gibi düşünen insanların kadını sadece ama sadece bir cinsel haz objesi gibi görmesi  sebebiyle hamile bir kadının güzelliğini farkedememenizdir sorun bence.. Kadın dediğin sizin lugatınızda eksik etek, oy hakkı/miras hakkı/kendini ifade etme hakkı ve özgürlüğü olmayan, daha el kadar çocukken oyuncak bebeklerinde koparılıp kadın yapılmış, üst üste istese de istemese de gebelikler yaşamış, ağzına vur lokmasını al, gece de koynuna gir şeklinde yaşanan bir kaşık düşmanıdır gördüğümüz kadarıyla.. Gebe kaldığında da ayak altında dolaşması hoş karşılanmaz elbette.. Kırsın dizlerini evinde çocuklar doğursun, onları büyütsün, gerisi hikaye değil mi ?

Ayrıca “yaradandan ötürü yaradılanı severiz”  diyen siz değil miydiniz ? Şimdi gözünüze hoş görünmeyen insanların toplum içine çıkmasının terbiyesizlikten de öte estetik olarak kötü olduğunu mu söylüyorsunuz ? Peki o zaman kilolu insanlar da çıkmasınlar sokağa, hasta olanlar, down sendromlu olduklarını yüzlerine bakınca anladığımız çocuklar, engelli vatandaşlar, vücudu estetik anlayışınızı tatmin etmeyen kimse dolaşmasın sokaklarda öyle mi ? Bu nasıl bir bağnazlık ve nefrettir insana karşı anlamak mümkün değil...

Ha bir de siz insanların her seferinde bile isteye, seve seve mi gebe kaldıklarını sanıyorsunuz... Bu ülkede 14 yaşındaki beyinsel engeli kız çocuklarına tecavüzler de yaşanıyor, aile içi şiddetle karısına tecavüz eden hayvan kocaların eşleri de gebe kalıyor..  Onlar için de bir formülünüz var mı ? Örneğin tecavüz suçlularını serbest yargılanmak üzere salıveren, olabilecek en hafif cezaları onlara layık gören mahkemeleri adam etmek gibi mesela ?

Bu yazıyı kaleme almadan önce sizin hakkınızda ufak bir araştırma yaptım ve aslen avukat olduğunuzu, Karabüklü Cerrahi tarikatının şeyhi olduğunuzu, tasavvuf ve Mesnevi tabanlı sohbetlerinizi, kitaplarınızı öğrendim.

Ekşi sözlükte bile lehinize yazılmış onlarca post mevcut.. Ancak bu tv programı nedeniyle de bir hayli yorum yapılmış hakkınızda.. Bugün yapılan bir yoruma yer verirken, bu yazının amacıyla birebir örtüştüğünü  hatırlatır, Allahın selameti üzerinize olsun, uzak ara görüşelim hatta hiç görüşmeyelim derim..

ön yargısız izlendiğinde bile, irite edici açıklamaya imza atmış tasavvuf ehli. ilgili cümlede edep ya hu demesi bile doğru değil. bu tarz ahlaki değerler bu topraklarda bin yıldır böyle oldu mantığıyla açıklanamaz. toplumsal değerler 20-30 yıllık periyotlarla kendine yeni dinamikler edinebilir, ahlaki değerler değişir bu yok olduğu anlamına gelmez. bugün kadınlar ne regl olmaktan utanıyorlar, ne de hamile olmaktan. bunun dünyanın en en normal şeyi olduğunun bilincindeyiz çünkü. ayıp/günah olmadığı için utanılması veya saklanılması da gerekmiyor. toplumsal ahlak ve kültür de bu yönde evrimleşiyor. bugün babalar kızlarına gidip marketten orkit vs. alabiliyor. bundan çok değil 20 yıl öncesine kadar kendi evladını aile içinde kucağına alıp sevmesinin ayıp görüldüğü babaya bugün kızı boynuna sarılıp hamile olduğu müjdesini verebiliyor. evet artık bu utanç meselesi değil müjde. bana kalırsa ahlak olumlu yönde, sevgiden yana gelişiyorsa kendi tabularımızla önünde durmaya gerek yok. hele nefret bürünmüş bir yüz ifadesiyle "edep ya hu" demek en basit ifadesiyle allah ın kanunlarına onun adını kullanarak muhalefettir. ben bütün iyi niyetimle şahısta kötü niyet görmedim, yalnızca bağnazlık gördüm. kişisel olduğu sürece bağnazlığı kendine, fakat topluma yönelttiğinde bağnazlığını bence tehlikeli. çünkü bilinir ki durumdan vazife çıkaracak zır cahil çok.


Ayrıca hoca efendinin karşısında koltuk kaygısıyla ya da belki düşüncelerini paylaştığı için pis pis sırıtıp “lafı da nasıl gediğine koydunuz, hay Allah razı olsun sizden” gibisinden duran sunucu arkadaş, inanki sen de en az  savunulan fikir kadar mide bulandırıcı görünüyorsun.

Ve devlet kurumu TRT, ne desem boş kaçacak. Sadece veciz bir ata sözümüzü paylaşacağım size olan duygularımı ifade edebilmek için : Deveye boynun neden eğri demişler, nerem doğru ki demiş...

Kendinize gelin ve bu ülkede müthiş cesur yürekli kadınların yaşadığını unutmayın lütfen.. O kadar cesuruz ki bu şartlarda gebe kalıp çocuk filan doğuruyoruz yani o kadar.. Ayağınızı denk alın...




Hiç yorum yok: