25 Eylül 2009

Sandık lekesi...


Anneannem ile dedem, dedemin kızkardeşi Refika hala ile birlikte yaşarlardı. Tüm ailenin halasıydı Refika hala.. Herkes hala derdi ona... Hiç evlenmemişti.. Çocukları çok severdi, çocuklar da onu tabi... Kısa boylu, gururlu, mağrur... Tırnakları bakımlı, saçları boyalıydı hep. Renklerden sarıyı severdi.. Bize hep annemizi üzmememizi öğütlerdi...


Önce anneannem, sonra dedem, yıllar sonra da Refika hala vefat ettiler. Evi kapatmaya karar veren dayımlar, yengemler ve annem birgün toplanıp o eve gittiler.. Hatıra olarak istedikleri birkaç eşyayı seçip gerisini satıp, evi de elden çıkaracaklardı.


Refika halanın çeyiz sandığının, dayımların her ikisinin de ikişer oğlu olduğu için sanırım, bana ve kızkardeşime verilmesini arzu etmişler... Hiç unutmam, o sandık evimize geldiğinde annemle ben boşaltmıştık.. Bir çeyiz sandığından ne çıkar? Yılların etkisiyle sararmış, sandık lekesi olmuş çeyizler. Hepsini boşaltınca sandığın en dibinde bir paket bulmuştum ufacık.. Kırmızı kağıt ile kaplanmış bir bohçacık gibiydi.. Yumuşacıktı... Önce anlamamıştım ne olduğunu.. Sonra ucunu yırtınca içinden ansızın dağılıveren rengarenk konfetiler şaşırtmıştı hepimizi... Belki de kendi düğününde kullanılmak üzere alınmış, ama kullanmak nasip olmamıştı hiç Refika hala'ya bu konfetileri...
.
Annemle karşılıklı olarak gözyaşı dökmüştük... Gidene mi yoksa gidenin kaderine mi olduğunu bilemediğimiz gözyaşlarıydı onlar...
.
Şimdi nereden çıktı bu hatıra diyeceksiniz.. Olmadık işler peşinde yi okuyordum, eskilere gide gide bu yazısını buldum... Onun Anne evi bana anneanne evimi hatırlattı.. Hatırladıkça da paylaşayım dedim..

Yoldaki güzelliğin rengi bu sefer pembe...


Yok yok ben değilim hamile olan.. Kanada daki can dostum Safiye hamile.. Aralık başı gibi beklenen bir doğum heyecanımız var.. Cinsiyetini ancak gösteren nazlı mı nazlı bir de pempiş güzelimiz...


Hayat ne garip, daha 1 hafta önce bir önceki yazımda Dila bebeğe veda etmiştik, şimdi başka bir güzelliğe hazırlanıyoruz..


Adı henüz belli olamayan bu pempiş güzelliği dört gözle bekliyoruz, annesine ve babasına çokkkk büyük mutluluklar getireceğine inanıyoruz, sağlıkla ve hayırlısıyla dünyaya gelmesi için de dua ediyoruz...
.

Ah Safiye'cim, çokk uzaklardasın ama kalbimiz ve dualarımız sizinle olacak inan. Doğum nasıl geçerse geçsin, onun bir nefesiyle yeniden doğacak, bir bakışıyla yeniden hayat bulacaksın inan.. Tarif edilemez o ilk karşılaşmada yanınızda olabilmeyi, şeker kızın cennet kokusunu içimize çekebilmeyi çok isterdik aslında.. Ama yaşamak işte böyle birşey.. Bir varsın bir yoksun, yanımda olamasan da hep aklımdasın:-)))
.


Ve yoldaki güzellik bu laflarım da sana : Kalabalık bir aileye, gürültülü bir ortama geliyorsun.. Kimler yokki seni bekleyen ? Yağız, Yağmur, Emre... Hepsi seni bekliyorlar gelecek sene Eylül'de çekilecek büyük aile fotoğrafı için... Gel sağlıkla, sıhhatle, anneni çok yormadan gel... Gel de bu dünya da kan bağından daha güçlü ve sağlam bağlar olduğunu öğretelim sana, dostluğun gücünü anlatalım annenle beraber siz küçük kuzularımıza....


El bebek, gül bebek, gel bebek gel.....

16 Eylül 2009

Mucize... gerçekleşemedi malesef...

Günlerdir okumamak, yazmamak için direniyorum, o sahneyi hayal etmek bile nefesimi kesiyor.. Yüreğim burkuluyor, beynim dumanlanıyor resmen..

"2010'a 1 kala", "kültür başkenti İstanbul'da" sel felaketi can almış, onlarca can erkenden ecele karışmış..


"Alt yapıya yatırım yapmak yerine vergilerimizi lalelere, gösterişe, yandaşlarına, kendi ceplerine yatıranlar; Allah belanızı versin, bu çocuğun ve sele kapılıp ölen onca kişinin vebali boynunuza. Lanet ediyorum size. Kendi pisliğinizde boğulursunuz umarım. " demiş Umutlu Sugibi..


Yazdığı her harfe katılıyorum...


Allahım ne olsun bir mucize gerçekleşsin, bulunsun Dila... Sağ salim, birdenbire..


Ateş düştüğü yeri yakarmış derler ama ben böyle hisssediyorsam, ailesi nasıldır acaba? Nasıl bir ateştir bu... Ve bu ateş ne zaman sorumluluların başını yakacak benim ülkemde???
___________________________________
Kahrolası bir düzeltme : Malesef Dila kızın cansız bedeni bulundu dün gece.. Hem de taaaa Bursa açıklarında... Marmara denizinde 83 km. sürüklenmiş yavrucak.. Duyunca kendi kuzuma sarılıp ağladım.. Yoktur herhalde böyle bir acının tarifi.. Allah ailesine sabır versin, Dila'cık zaten kanatlandı melek oldu.. ve bu felaketten sorumlu olanlar, Allah hepinizin belasını versin...

13 Eylül 2009

Yorgunum...

Cuma akşamından beri o kadar yoğun bir koşuşturma içindeydim ki, yorgunluktan bitmiş vaziyetteyim.. Yarın ofiste yukarıdaki şekilde "dinlenmeyi" hayal ediyorum...

04 Eylül 2009

Elimi sen tutar mısın?

Onlar küçümen yaşlarında kanser gibi bir canavarla savaşmak zorunda kalan minikler ve aileleri için umut oluyorlar.. Yukarıdaki videoyu yayınlamak için dünyanın parasını isteyen açgözlü tv kanallarına inat, bu yazıyı okuyan tüm blogcu dostların bloglarında yer vermelerini rica ediyorum bu konuya... Lösev e buradan da ulaşabilir, elimizden gelen yardımı yapabiliriz...