28 Aralık 2007

İyi seneler...


2008 yılına ait dileklerim var benim de herkes gibi...
Ülkemiz ve tüm dünya için daha çok barış, daha çok hoşgörü ve daha çok sevgi...
Kendim, ailem ve tüm sevdiklerim için daha sağlıklı, daha başarılı, daha coşkulu günler ve tabiki oğlum için de güneşli bir ilkbahar sabahı başlayacağı bu adına hayat dene uzun yolda evrenin tüm iyiliklerini ve güzelliklerini diliyorum..
Herkesin yeni yılını kutlar, tüm isteklerinin gerçekleşmesini dilerim.
En içten sevgilerimi kabul edin lütfen...
..Filiz..

27 Aralık 2007

Bir iyi, bir kötü haber...

Yine uzun bir ara verdim yazmaya, ama mazeretim var, hastayım ben. Bayramda Figen ve Yağız’cım hastalardı.. Figen ayakta durmaya çalışıyordu, hem de doğumuna sadece 3 hafta kaldığı halde.. Yağız da çok yoruyor tabi onu.. Doktoru doğum için 11 Ocak 2008’e kadar dayanın demiş.. İnşallah…

Hele Yağız’ımın hasta hali çok acıklıydı.. Her görüşmemizde hepimize ayrı ayrı sarılıp öpüşen miniğim zaten bayramın 2. günü yataktan çıkmak istememiş.. Annesi biz gidiyoruz deyince de “Siz gidin, ben arkanızdan gelirim” demiş.. Ne var canım koskoca 4,5 yaşında çocuk, atlar bir taksiye gelir değil mi ama Alibeyköy’den Mecidiyeköy’e?

Neyse annemlere geldiler kavga dövüş.. İçeri girer girmez yatak odasına gitti bir hışımla, kimseyle selamlaşma yok hatta bakınca ağlıyor, bana bakmasınlar diye.. Suratı hastalıktan bir karış kalmış, dudaklar kıpkırmızı, önceki günkü ateşten çatlamış falan.. Tam yemelikti o dudaklar ama yanaşmadık yanına, zaman geçtikçe kendisi geldi salona, biraz muhabbet falan ettik.

Bana hastalık onlardan mı geçti bilemem, ama fena geçti.. Cumartesi halsizdim, Pazar günü ise hasta.. Pazartesi işe geldim ama tatsız.. Sesim hiç çıkmıyor.. Akşam doğru çatal çatal açıldı biraz. Salı-Çarşamba ise evde idim, yattım iki gün.. Ateş, halsizlik, ses kısıklığı, boğaz ağrısı, burun tıkanıklığı ne ararsanız var.. Şimdi ofisteyim geldim ama iyi değilim.. İş güç birikmiş..

Doktoru aramadım bile çünkü arasam Minoset falan al diyecek, almak istemiyorum.. Bu nedenle greyfurt-portakal-limon suyu şeklinde vitamin kürleri uyguluyorum ama ne boğazımın ağrısı, ne halsizlik ne de ateş için çare olamıyor.. Bakalım Cuma gününe kadar daha iyi hissetmezsem mecburen arayacağım doktorumu..

Bu arada bu haftanın en güzel gelişmesi ise minik oğlumla ilgili olanıydı tabiî ki.. 23. haftadayız ve oğlum Pazartesi gününden beri varlığını hissettiyor annesine.. (Ben annesiyim değil mi? Böyle düşününce bile insanın burnunun direği sızlar mı? Gözleri dolar mı hemencecik ? )

Pazartesi akşam üzere 17:25 falandı. Servise yetişmek için masamı topluyordum ki göbeğimin sağ tarafında iki minik pıt pıt hareketini hissediverdim. Dondum kaldım.. Ayağa kalktım, elimi koydum karnıma, bekledim tekrarlar mı diye ama ıhhh ıhhhh.. Tık yok.. Sonra Salı ve Çarşamba günleri de evde hasta yatarken yine pıt pıt… Allahım ne heyecan ne heyecan bende.. Oğlum artık güçlendi de annesine “ben buradayım” diyor.. Çok şükür..

14 Aralık 2007

İyi Bayramlar...


Bugün tatile giriyorum ben. Hem de tam 9 günlük.. Bizim fabrikanın tatilde yapması gereken teknik bakım olayları nedeniyle uzunnnn bir tatil beni ve tabi ki oğluma bekliyor..

Cumartesi oğluma mobilya bakacağız, Pazar günü Deniz'in 2. yaş günü partisine gideceğiz. Pazartesi ve Salı Yağız'ımla birlikte olacağım.. Sonrası malum.. Bayramlaşmalar... Gezmeler, tozmalar...

Muhtemelen bu süre içinde bloğumu güncellemeyeceğim, ama dönüşte bol resimle paylaşabiliriz yaşadıklarımızı..

Bu nedenle bu günden Kurban bayramını kutluyorum herkesin. Sevdiklerimizle, sağlıkla, huzurla nice bayramlara erişelim inşallah.. El öpelim, gerekirse özür dileyelim, sevelim, sevilelim yani...

Sevgilerimle...

10 Aralık 2007

Beslenme sorunsalı


Son zamanlarda beslenme tarzım sadece ve sadece vicdan azabı yoluyla gıda alma şekline dönüştü.. Hamile bayanların günde 1200 ml. Kalsiyum almaları gerekliliği nedeniyle yediğim içtiğim her şey vicdani boyutlarda artık.

Şöyle ki, gün içinde tükettiğim / tüketmem gereken gıda maddelerini alt alta yazınca şöyle kallavi bir liste çıkıyor ortaya :

* En az 2,5 litre su (Malum hamileler için su içmek çok hayati)

* 0,5 litre süt (Günlük kalori ihtiyacının yarısını karşılıyor ancak.. Üstelik ben sütten nefret ederim, hala içerken midem altüst oluyor.)

* Sabah kahvaltıda 4 zeytin, 2 kibrit kutusu kadar beyaz peynir, 2 dilim kepekli ekmek, 1 kupa açık çay ya da 1 kupa Lipton Erik-tarçın çayı. (Beyaz peynir, günlük kalsiyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı)

* Kuşluk vakti 1 porsiyon mevya (Vitamin de almak lazım)

* Öğle yemeğinde 1 kase çorba, 1 tabak sebze yemeği ya da 1 porsiyon et/balık (şu ara tavuk yiyemiyorum), bol salata, 2 dilim kepekli ekmek, 1 kutu ayran (Ayran yine günlük kalsiyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı)

* Akşam üzeri öğünü 1 : 1 kase yoğurt ya da 1 büyük ayran (günlük kalsiyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı)

* Akşam üzeri öğünü 2 : 1 porsiyon meyva (Vitamin desteğine devam)

* Akşam yemeği : 1 kase çorba, 1 tabak sebze yemeği ya da 1 porsiyon et/balık (şu ara tavuk yiyemiyorum), bol salata, 1 kase yoğurt. (Ama genelde akşam yemekleri sadece ana yemek yiyorum çünkü gün içinde yediklerim nedeniyle hiç acıkmıyorum, daha çok bir görev gibi yiyorum. Bir de haftada 2 akşam balık, 1 akşam kırmızı et, kalan günlerde de sebze yapmaya özen gösteriyorum.)

* Akşam yemeğinden sonra : 1 porsiyon mevya (Genelde yiyemiyorum, canım istemiyor)

Tabi bu öğünler bir önceki gün düzgün beslenmişsem böyle oluyorlar. Mesela bir önceki gün diyelim ki akşamüzeri ya da akşam yemeğinde ayran ya da yoğurt tüketmedim.. Hemen ertesi günü salatanın üzerine birkaç parça beyaz peynir olarak geri dönüyor bu bana.. Mesela cumartesi-Pazar günleri süt içmediğim için şu an yoğurt-ayran kürü yapıyorum resmen. Öğle yemeğinde orman kebabı yerine peynir tabağı aldım, yanında bir de büyük bardakla ayran içtim. Yemekten dönerken de yanıma 1 ayran daha ve 1 kase kadar da yoğurtlu semizotu salatası aldım ki, öğleden sonra mevya yerine bunları yiyeceğim. Tabi daha içmem gereken sütün de yarısını içtim.. O da dikiliyor başımda “iç beni iç beni” diye.. Ha bu arada bu süt, yoğurt vs.. mümkün olduğunca %0 yağlı ürünler.. Kesinlikle lezzetsizler yani..

Sonuçta biliyorum ki bebeğim kalsiyum ihtiyacını benden karşılıyor ve bu yediklerim onun benden aldıklarını yerine koyma çabası.. Ama su içmek, mevya-sebze-et-balık tüketmek de onun için çok önemli..

İşin içinden çıkamıyorum yani.. Ye ye bitmiyor listedekiler, ben ki bilen bilir, oburumdur, yıllardır kilo sorunumla uğraşırım, hatta son diyetisyen olayında 15 kg. verdim, çok yemek yemekten şikayet edeceğim aklıma bile gelmezdi..

Tabi eskiden canımın istediği şeyler genelde hamur işi ve tatlı olurdu.. Şimdiki favori kaçamaklarım ise turşu suyu içmek, acılı ketçabı makarnaya boca etmek, salataların bol limonlu suyunu kafaya dikmek gibi sadece acı ve ekşi şeyler tüketmek şeklinde oluyor..

Aslında canım gün içinde yediklerimin çoğunu istemiyor. Ama yemem lazım deyip, sürekli beslenme moduna giriyorum.. Üstelik bu hiç de zevkli değil..

Ben mi çok abartıyorum, yoksa bu iş hep böyle mi yapılır bilemiyorum.. Çocuğu olmuş arkadaşlar yorumlarında fikirlerini paylaşırlarsa çok sevinirim.




07 Aralık 2007

Maşallah :-)

Bir, iki, üç, dört, beş… Bak bu sağ el parmaklarıydı.. Bir de sol eli sayalım.. Aaa, sol elini yumruk yapmış.. Sonra sayarız onu.. Biraz da kalp çalışalım.. Kapakçıklar, kan akışı.. Böbrekler, mide.. Ayaklar, dizkapakları, karın çapı, kafa çapı.. Burun kemiği, çene, alt dudak, üst dudak.. Her şey normal gibi.. İşte yemek borusu, ve sağ kola giden besleyici damar hemen önünde.. Bu çok iyi, arkasında olsa down riski anlamına gelirdi.. Cinsiyet söyledi mi Arkun? Evet erkek.. Bu da cinsel organı…

Tahmin edeceğiniz gibi dün detaylı ultrason taramamız vardı.. Prof.Dr. Atıl Yüksel’e yönlendirmişti kendi doktorumuz. 3 ay önceden randevu almıştık.. Çok meşgul çünkü bu Atıl Bey, yer bulunamıyor aksi taktirde. Çok şeker bir adam Atıl Bey, tahminimden daha genç..

Uzun uzun inceledi oğlumu. Her şey yolundaymış, amniyosentez gibi bir gereklilik görmedi çok şükür..

Şükrederek çıktık muayenehaneden.. Hemen eve döndük.. Tabi hemen dediğim, 2 saat sürdü.. Gerçi Üsküdar balık pazarına uğradık dönüşte, deniz çuprası ve levreği falan bulduk aldık. Eve gelince merak edenlere telefon ettik. Annemlere, Figen’e, sonra Özen aradı, O.nun annesine gittik yemeğe de.. Hepimiz çok mutlu olduk yani..

Minik kuzumun, oğlumun, bundan sonraki yolculuğu için de yine dua edip, iyilikler dileyeceğiz ama şimdi hazır hamileliğinde yarısı bitmişken, her şey yolundayken, daha bir umutluyuz gelecek için. Her şey yolunda gidiyor, zahmetsiz ve sağlıklı bir hamileliğim var..
Dediğim gibi şükrediyoruz, büyüyoruz, paylaşıyoruz.
Paylaştıkça da maşallah diyoruz :-)

03 Aralık 2007

Servis Anneleri

Bilmem okudunuz bu sabah Can Dündar'ı ?

Servis anneleri ni yazmış. Herzamanki doğru ve yerinde saptamalarıyla...