26 Mayıs 2010

Gebelikte karaciğer kolestazı

Evet ikinci ve muhtemelen son gebeliğim biterken bu da oldu.. Geceleri ortaya çıkan yoğun kaşıntılar sonucu doktorumu aradım, o klinikteki dahiliyeciye pasladı, yeni doktor karaciğer fonksiyon testlerini yapalım dedi.. Ve bingooooo.... Ufak bir karaciğer kolstazı sahibiyiz.. Yani bu ne demek? Karaciğer fonksiyonlarında gebelikten kaynaklanan ve doğumdan sonra geçecek olan minik bir sorun var demek..
Çözümü ilaç tedavisi ancak doğumumuz yaklaştığı için ve kan testindeki değerler şükür ki çok abartılı olmadığı için şimdilik B grubu (yani gebelerin kontrollü olarak kullanabilecekleri) bir antihistaminik ile tedavi ediyoruz.. Yarın kan testi tekrarlanacak ve durum değerlendirmesi yapılacak. Çıkacak sonuçlar doğumda epidural değil de normal narkoz almam gerekirse işlerine yarayabilirmiş anestesiztlerin...
Ya sabır... ve tabi buna da şükür....

24 Mayıs 2010

Son dönemeç...


Cumartesi günü bu gebeliğimle ilgili son doktor kontrolüne de giderek, bu güzel, yorucu ama muhteşem süreci de tamamlamış sayılırım..


Tamamen sürpriz bir şekilde gelmeye karar veren ikinci kuzuyu, elimizden geldiğince huzurla ve sakinlikle buyur etmek üzereyiz gönül kapımızdan içeri..


İlk hamileliğini çok bekleyen ve çok arzulayan bir hamiş olarak diyebilirim ki ikinci hamilelik zormuş.. Önce vicdan azabı vuruyor zaten anne olan anne adayını.. 20. ayda Emre'nin memeden kesilmesi süreci tam da buna örnek teşkil etti.. Doktorumuzun baskısıyla Emre memeden koptu ama aslıdna şimdi versem anında yine başlayacak gibi görünüyor.. Sonra abi olma durumları ve daha şimdiden herkesin ona "ay sen abi mi olacaksın" sözleri feci dokunuyor bana.. Kendimi halen suçlu hissediyorum.. Yeni bebeğimizi kucağımıza aldığımızda emre kocaman görünecek ama o daha 26 aylık bir kuzu.. Çok küçük.... Ve abi olması ne onun ne de bizim bilinçli tercihimiz değildi açıkçası.. Evet düşünüyorduk ikinciyi ama bu kadar çabuk değil.. Kader demek lazım, boyun eğmek lazım bir noktadan sonra....


Reel olarak bu ikinci hamilelik çok zorladı beni.. İş, ev, evde bir kuzu... 14 ay ara verdiğim iş hayatı her ne kadar çok şanslı olsamda zorladı beni bu denklemde...


Sayılarla konuşursak cumartesi günü itibariyle Erdem bebek 3100 gr ve 50 cm. civarında.. Ben +5.5 kg almış durumdayım.. Epidural sezeryan hedefleniyor.. Tarih 2 Haziran 2010 saat:09:30...


İki çocuk annesi olmaya, tamamlanmaya, bir bütün olmaya çok az kaldı.. 8 gün sonra yepyeni bir hayata merhaba diyeceğiz.. Evet korkuyorum ama çok da heyecanlıyım.. Yeni bebek yepyeni bir nefes demek olacak değil mi? Yeni bir aşk, yeni bir sorumluluk, yeni umutlar, yeni hayaller...

20 Mayıs 2010

Durum raporu

Emre anne usulü puding yiyor...

Sevgili günlük..... diye ne zaman başlasam hep birikmiş haberler, olaylar oluyor yazılmayı bekleyen.. Direk giriyorum olaya o nedenle... Sağolsun "nerelerdesin? doğurdunmu yoksa.?" diyen dostlar var zira...

Yok daha doğurmadım. Ama Cuma günü itibariyle doğum iznine ayrıldım.. Bu sanırım hayatımın ikinci büyük izni olacak. Emre kuzum için doğum iznine çıkarken amacım 14 ay evde kalmak değildi tabi, olaylar spontane gelişmiş, doğum izninde iken işsiz kalmıştım.. Şimdi öyle bir durum yok.. Hatta o kadar anlayışlı bir patronum var ki doğum sonrası işe başlama zamanında part time çalışma fikirlerimiz var.. Şimdilik bir muamma...

Benim doğum iznime çıkmamla Emre ile yaşadığımız ana-oğul ilişkimiz de boyut değiştirdi ve artık ana-oğul gibi değil kucak kucağa yapışık ikizler gibiyiz.. Koltukta yanında otururken bile kucağıma gelmek istiyor ki malum benim kucağımda yer kalmadı ki göbeğimden..37. haftadayız.. Artık gittikçe zorlanıyorum ama en çok da Emre yi kucakladığım zamanlar canım yanıyor.. Alma kucağına diyenlerden olmayın lütfen bu müm-kün de-ğil.... İkinci çocuğu doğurmuş olanlar sanırım halimden anlarlar...

Emre dışında hiçbirşey yapamıyorum evde, ev almış başını gidiyor zaten.. Bazen tuvalete zor yetişiyorum vallahi... Bilmem doğumdan sonra ne yapacağız.. Çevrem yakın zamanda ikinci doğuran bir Blogcu anne Elif var, onların yaş arası 3 ve büyük kuzu okula gidiyor tüm gün.. Yani bizim halimiz yaman... Korkuyorum....

Hastane çantamı halen hazırlayamadım, bir aciliyet olursa vay halimize.. Gerçi Erdem bebeğin ütülerini yaptım, sterilizasyon işleri de tamam.. Yatağı hazır... Bir o eksik, bir de hastane çantamız...

Bu arada itiraf etmeliyim ki Emre'yi doğururken normal doğumdan korkmuş olmanın ve Erdem'i de epidural sezeryan ile doğuracak olmanın vicdan azabını çekiyorum ve doktorla 2 Haziran 2010 gününe randevulaşmış olmamıza rağmen, Erdem bebek bir sürpriz yapsa da mesela evde suyum gelse, biraz sancı çeksem, bir tatsam şu sancı olayını diye dua ediyorum gizliden.. Manyak mıyım? Evet...

İşte böyle... Şimdilik bizim cephedeki halimiz budur.. İlk fırsatta yeniden yazacağım...

06 Mayıs 2010

İğneli çuvaldızlı Anneler Günü yazısı


Bu hafta Annelerin Dünyası'nda konumuz elbetteki Anneler Günü hakkındaki fikirlerimiz..

Kafam biraz karışık bu günlerde, bu nedenle ortaya değişik psikolojide bir yazı çıktı..

..........

"Deniz, Yusuf ve ‘Dede’ Hüseyin idam bekliyor cezaevinde, infaz ha bugün, ha yarın...

Havadan, sudan, fakülteden, derslerden, devrimden, haktan, halktan, haksızlıktan... konuşa konuşa geçirmişler o uğursuz geceyi.

Ve 6 mayısın ilk ışıkları yükselirken, uzak bir camiden sabah ezanı duyulmuş.

Bizde, sabah ezanıyla infaz ederler idam cezasını.

Anası, Deniz’in arkadaşlarından izin isteyip kalkmış, abdestini almış, bir köşede namaza durmuş.

Sabah ezanıyla...

Bilir ki...

Uzakta...

Sessiz bir hapishane avlusunda...

Aslan gibi oğlunun cansız bedeni...

Darağacında sallanmaktadır o anda... "
.............


Yazımın tamamını okumak için lütfen buradan buyurun....

Anneler Gününüz kutlu olsun...

03 Mayıs 2010

Emre 2 yaşında...


Çokk oldu yazmayalı biliyorum ama geçerli mazeretlerim vardı.. 2 hafta süren hastalıklarla boğuştuk, hastalığımızı yakın aile bireylerine bile sattık..

Bu nedenle doğumgünü partimizi bile iki kez erteledik, sonunda "demekki bu sene kısmet değilmiş" deyip iptal ettik..

Ama sonuç değişmedi tabi, anneliğimin ve Emre'min ikinci yaşını kutladık kendi içimizde..

Bol resim paylaşıyorum bu sebepten...

ve karşınızda binbir surat Emre paşam...

Çocuk İstismarını Durdurun...


Siirt'te yaşanan korkunç olay hepimizin suratına birer tokat gibi çarparak, bu ülkedeki çocuk istismarı konusunun aslında ne kadar vahim boyutlarda olduğunu hatırlattı değil mi?
"Türkiye de çocuk istismarı bir suçtur ancak ihmali bir suç teşkil etmez. Bu konuyla ilgili yasalarımız dünya standartlarının çok ama çok altındadır..." diyorlar açtıkları web sitesinde..
Kimler mi? Sizin benim gibi halktan kişiler..
Lütfen tıklayalım, adımızı ve kısacık da olsa yorumumuzu bırakalım ve daha da önemlisi duyuralım bu halk hareketini...