22 Mart 2009

Bu bu nedir bu ?


Soru : Yukarıdaki şey nedir ?
Cevap : Babamızın doğalgaz borusuna kurduğu ve Emre paşamı uyutmak için kullandığımız çingene salıncağıdır efendim.

Kazalarda İlk Yardım & Evde Çocuk Güvenliği- Seminer Duyurusu


Kids Safe-T firmasının düzenlediği "Kazalarda İlk Yardım & Evde Çocuk Güvenliği Semineri"ne katıldım Cumartesi günü.. Bence her annenin hatta babanın, bakıcının katılması gereken bir seminerdi..

Evde çocuklarımızın başına gelebilecek bilimum kazalardan, korunma yollarından ve (Allah korusun) olurda kaza gerçekleşirse neler yapılabileceğinden bahsediliyor.. Ama en verimli tarafı maket bebek üzerinde canlandırma, suni kalp masajı ve hayat öpücüğü denilen ağızdan nefes desteğini de içeren uygulamaların her katılımcı ile tek tek gerçekleştirilmesi.. Seminerdeki konuşmacılar Arzu Birinci - Çocuk Güvenliği Uzmanı/Y.İç Mimar ve Prof. Dr. Serpil Uğur Baysal - İstanbul Tıp Fakültesi - İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Sosyal Pediatri Bilim Dalı ve İ.Ü. Çocuk Sağlığı Enstitüsü Aile Sağlığı Anabilim Dalı.. Özellikle Serpil Hanımın anlattıkları çok önemli şeyler...

Her ay bir kez tekrarlıyorlar ve katılım ücretsiz. Saat 10:00-12:30 arasında Mohini Alışveriş Merkezinde.. Bence mutlaka gidilmeli.. Bilginize..

Fileli alışveriş günleri...


Hani eskiden naylon poşetler filan icat edilmemişken, doğayı bugünkü hızımızla kirletemiyorken, alışverişe çıkarken evden yanımıza aldığımız alışveriş fileleri vardı..

Aldıklarımızı 10.000 adet naylon torbaya değil de o filelere koyardık.. İşte İbeking arkadaşımız da o filelerden almış, isteyen birçok kişiye gönderdi ve şu bloğu açtı ki, artık şu poşet çılgınlığına son verelim diye...

Kendisine teşekkür ediyor ve herkese öneriyorum..


İlk fileli alışverişimi Cumartesi günü yaptım ve markettekilerin tuhaf bakışları eşliğinde kasadan önce tarttırdığım sebzelerin poşetlerini tekrar poşet köşesine koydumki kullanılsınlar yeniden diye.. Kasada da poşet değil filemi kullandım.. Ama anladımki daha çok file edinmek ve birtanesini hep yanımızda taşımak gerekiyor..

18 Mart 2009

Bugünlerde...

Bugünlerde canım feci şekilde kitap çekiyor..
Bir kitapçıya giresim, saatlerce kitap seçesim var..
Yoruldukça kitapçının kafesinde bir kahve içip, ayaklarımı dinlendirip,
yeniden kitap seçesim var..
Aldıklarımı kağıt kitapçı poşetlerine doldurasım, çıkarken "of amma kitap aldım,
inşallah kolay taksi bulurum" diye hayıflanasım var..
Aldıklarımı eve gelip kanepeye uzanıp bir oturuşta okuyasım var..
Yazarların başka kitaplarını da okumuş muydum diye düşünesim var..
Hayal kurasım var..
Bir de dünyalar güzeli, bir dakika yerinde durmayan 11 aylık bir oğluşum var..
Bilmem anlatabiliyor muyum?

03 Mart 2009

Günün sözü :-)

Her kadın hayatının bir bölümünü budist olarak yaşar çünkü mutlaka bir öküze tapmışlığı vardır...

02 Mart 2009

Pencere önü bostanlarım




Oktay ustanın programında gördüm de heveslendim, adamlar yapmışlar.. Buradan aldım, şimdi evimde maydanoz ve taze sarımsak yetiştiriyorum, hergün suluyorum, büyümelerini izliyorum.. Sarımsakları birkez biçip, kullandım bile. Maydanozları paşamın çorbasına katıcam:-)))




Şurdan burdan...


Herkeslere selamlar,

Oğlum son hızla büyürken, ben iş bulma hayallerinin peşinde iken ve de Mart ayına da girdiğimiz şu günlerde, yine tarihe not düşmek adına yazmak lazım..

Emre paşam büyüyor, çok hızlıca ve her gün bizi şaşırtarak.. Ağzında tam 8 tane dişi var. 4 altta, 4 üstte.. Saçları uzadıkça enseden kıvırcıklaşmaya başladı, aynı babamın saçları gibi:-))


Önce "de-de" demeye başlamıştı, sonra "bab-ba".. Şimdi ise arada "ma-ma" da diyor. Ve hele bir de "annn-ne" demesi yokmu, Allahım bu nasıl bir duygudur böyle.. İçim eriyor..Bu günleri de gördüm ya, çok şükür yaradana...
Emrecik koltuklara tutup tutup kalkıyor, hatta 2 gündür sıralıyor yavaştan..Yan yan bir gidişi varkı yengeç gibi aynı, çok tatlı.. Bir şeye odaklanınca 3-5 saniye tay-tay durabiliyor hatta...
Teknolojik herşeyle inanılmaz ilgili.. Bilgisayarı görmesin, önünden almak mümkün olmuyor.. Telefonlar, kumandalar favorisi.. Hele yanında telefonla konuşmaya görün, yırtıyor kendini, telefonu kulağına dayayıp, karşı tarafın sesini dinletince mest oluyor zevkten...

Kilosu ve boyu gayet yerinde.. 15 gün önceki kontrolde 10,3 kg. idi.. Boyu da 73,5cm.

Elini ağzına götürme alışkanlığı gayet iyi.. Eline verdiğimizi havuç, elma, salatalık, bebe bisküvisi gibi yiyecekleri tırtıklıyor minik dişleriyle.. Ben yemek yedirirken onada kaşık veriyorum bazen, o da mama sandalyesine vurup kaşığı, ağzına götürüyor, kendi yiyormuş snki yemeğini gibi.. Mama sandalyesinde önüne makarna koyarsan kendi yiyor çok şirin.

Haftada iki gün deniz balığı, bir gün tavuk, diğer günlerde ise kırmızı et yiyor bir köfte büyüklüğünde.. Balığı çorba yapıyorum, tavuğu genelde tarhanasıyla beraber pişiriyorum. Eti de sebzeye katıyorum tabi.. Yemekle aramız iyice, yalnız yer elmasını ve pırasayı çorbasına katınca sevmedi.. Bir de balkabağı püresini yemeyi reddetti.. (Babası haklı diyor:-))) Diğer sebzelerle aramız iyi çok şükür.. Meyvasını da yoğurduyla beraber veriyorum, elma, armut, muz..

Ben evde yalnızken onu yerde bırakıp gözlüyorum hep, sürekli kucağımda olmasına izin vermiyorum. Ama anneanneler bizde iken 1-2 günde kucağa alışıyor ya da yanında sürekli birinin oturmasına.. Onlar gidince de 1-2 gün mızıldıyor ama ilgilenmiyormuş gibi yapıp, kendi başına oynamaya alıştırıyorum yine... Babaanne ile arası süper, onun her dediğini yaptığının çok farkında, şımarıyor da şımarıyor:-))

Müzik duyarsa el çırpıyor, anneannesi şarkı söylerse popoyu sallıyor dans ediyormuş.. Bir de onunla "bir bir babaya söyliycez" oyunu oynuyorlar, bir avucunu açıp, diğer elinin işaret parmağıyla avucun ortasına bir bir yapılır ya öyle.. Bir de son zamanlarda bay-bay yapıyor..

Sokak delisi bu yaşta, kapıdan çıkıp asansöre biner binmez değişiyor.. Sakinleşiyor.. İyi havalarda pusetine koyup dışarı çıkarıyorum, gayet memnun halinden...

"Hayır, yapma, cıs, ee kaka" kelimelerini anlıyor ama işine gelmezse duymazdan geliyor.
Ayakkabı giymeyi hiç sevmiyor, zaten envai çeşit ayakkabı denedik, hani yürütmek amaçlı değil hiç olmazsa dışarda soğuktan korunmak için ama ayakları o kadar toparlakki, sığamıyor ayakkabılara.. Poğaça ayaklı oğlum benim,aynı Yağız abisi ve dedesi gibi...

Gündüzleri iki kez uyuyor, ortalama 2şer saat diyebiliriz.. Gece ise değişken.. Uykusu varsa süper de uyku tutmazsa saat başı dikiyor bizi.. Neyseki babası koridordaki doğalgaz borularına çingene salıncağı yaptı, orada sallanında daha kolay dalıyor.. Bazende orayı istemiyor, ayağımda sallaıyorum ya da babası kuağında uyutuyor.. Zaten hasta ise sadece kucakta uyuyor..
Doğumgününe hızla yaklaşıyoruz, beni de heyecan basıyor tabi.. Ne güzel telaşlarmış bunlar...

Şimdi düşünüyorum da biran önce iş bulmak ve çalışmak istiyorum ama hayatımın hiçbir döneminde yaşayacağım işsizlik bukadar anlamlı olmazdı herhalde.. Oğlumu 5,5 aylık nasıl bırakıcam babaanneye diye kara kara düşünürken gerçekten bir mucize oldu(oğlum açısından) ve işsiz kaldım.. Şimdi Emre neredeyse 11 aylık oluyor ve halen ben bakıyorum oğluma.. Bu da nasip kısmet herhalde.. Oğlumun şansı.. Ne diyelim Allahın dediği olur, hayırlısı buymuş demekki...