29 Haziran 2007

Benim hala umudum var...

Yağmur yağmadan şemsiye açıp dolaşmanın bir anlamı yok.
Düşmeden ağlamanın.
Bütün iplerini elinden tutamazsın hayatın.
Bırak olacağına varsın...
-----------
Dualarım kabul oldu sanırım, korktuğum test sonuçlandı ve sonuç mükemmel. Dolayısıyla daha iyiyim, daha da önemlisi başlıkta da yazdığım gibi umudumu yitirmedim, yitirmeyeceğim. Bir şeyi çok istersen mutlaka olurmuş diyor ya herkes... Hatta Mevlana bile :
-------------
Kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
Geriye kalan et ve kemiksin.
Gül düşünür gülistan olursun,
Diken düşünür dikenlik olursun.
-----------------
diyor ne de olsa ...
----------
Şimdi dikenlik değil, gülistan olma zamanıdır ey gönlüm..
-----------
Hamiş : Teşekkürler Handan..

26 Haziran 2007

Dua ediyorum...


Bazen istemesek de hatta aklımızdan geçirmesek bile başımıza öyle olaylar gelirki, olayın tam göbeğinde iken bile inanamayız yaşadıklarımızın bizim başımıza geldiğine.. Şaşkın, üzgün, korkmuş ve biraz da yenilmiş hissederiz kendimizi böyle zamanlarda..

Oysa hep insanoğlunun kendine ve sevdiklerine konduramadığı ama aslında olağan süreçlerdir bunlar.. Sonuçta herşey insanlar için değil midir bu dünyada? Yine de düşünemeyiz o kadar derinden, şaşırır kalırız öylece..

İşte öyle bir süreç yaşıyoruz ve yarın sabah yaşanacak olaylardan sonra bu saatlerde kafamızdaki soru işaretlerinin büyük bir kısmı aydınlanmış olacaklar.. Hayatımızda yepyeni bir döneme giriyor olacağız.. Sonuç ne olur, istediklerimizi elde edebilir miyiz bilmiyorum henüz.. Sadece dua ediyorum... Allahım sen yardım et ne olur...

TipiTip

Bizim kuşağın çocuklarının mutlaka hatırlayacakları kahramanlardır biridir TipiTip. Kendisi sadece bir ciklet kahramanı olmasına rağmen, mesela benim kafamda çok yer etmiştir. Bir kere çok naif ve kibardır, centilmen ve iyi niyetlidir kendileri..


Tabi benim için TipiTip'in bir diğer anlamı daha var. Rahmetli anneanemi her bayram yepyeni bir mendile sardığı bayram harçlığımızın yanında verdiği hediyedir o. Hiç unutamam açık mavi kapaklı büyük gardrobunun sol kapağını açar, içinde mendil demetleri hazırlanmış olan çekmeceden çıkarırdı hediyemizi.. Tipitip sakızlarını tek tek değil, büyük kutusu ile toptan alırdı ki her istediğimizde yok demesin diye sanırım.

Biz yine de şanslı bir nesildik sanırım, bilgisayar oyunlarımız, internetimiz yoktu ama iyi niyetli ve şirin kahramanlarımız vardı cikletten çıkan.. Tüketim toplumunda yetişen yeni nesil gibi onlarca ciklet markası arasından seçim yapamazdık ve cikletler oyuncak hediyeli de olmazdı ama yine de çok eğlenceli bir işti sıcak öğleden sonralarında mahalle aralarında ciklet çiğnemek ve yakartop oynamak...

25 Haziran 2007

Motivasyon...


Sevgili günlük,

Uzun zamandır blog işini serdiğimin farkındayım ama biliyorsun, çok hasta idim, kendime gelmem zaman aldı. Halen de fırt fırt burnumu çekip, selpak ile dolaşıyorum ama olsun en azından hastalık psikolojisinden yırtmış durumdayım.

Geçen hafta hayli zor geçti biliyorsun. Pazartesi günü çok önemli işler nedeniyle sürünerekten işe gelip, akşamına da mesaiye kalınca, Salı günü yataktan kalkamadım tabi..Çarşamba tekrar iş başıydı derken Cuma akşam üzeri hafta sonu nasıl yapsam da dinlensem, ama kursa da gitmem lazım diye kara kara düşünürken, akşam 5 te kurstan gelen bir telefonla günüm aydınlandı resmen. Hafta içi yapmaları gereken upgrade işini beceremedikleri için hafta sonu ders yapılmayacak demezler mi? Çok sevindim tabi, hemen planlar yapıldı, Figen, Nejat ile Yağız da adaya geleceklerdi veeee Cumartesi sabahtan ver elini Kınalıada...

Tabi evde sadece annemle babam da yoktu. Misafirler vardı habersiz gelen.. Kuzenim, kızı ve diğer kuzenimin 2 kızı.. Gerçi kızların en küçüğü lise öğrencisi, diğerleri üniversitede okuyor ama bayağı kalabalıktık anlayacağın.. Pazar günü de diğer kuzen kızı ve eşi geldi, olduk mu evde 12 büyük ve bir Yağız .... Cümbür cemaat kalabalık ama eğlenceliydi. Yorucuydu.. Fiziksel olarak çok ama çok yorulup, beynen müthiş dinlendik. Dün akşam 9 çeyrek gibi eve geldik, Heroes’u seyrettik ve direk yattık.. O derece yorulmuşuz yani..

Yeni doğan her gün yeni olaylara gebedir sevgili günlük.. Önümüzdeki günlerin telaşına ve seyrine dalmadan önce ciddi şekilde motive olmam gerekiyordu ve oldum.. Detaylar yakında...

Hamiş : Şu anda kuşluk vakti mevyalarımı yiyorum, adadaki bahçeden kayısı topladık.. Herbiri yumurtadan büyük ve bal gibi.. Vişne ağacımız ise bu sene pek verimli değildi, toplasan 1 kg vişne olgunlaşmış, onları da annemde bıraktım reçel yapsın diye.. Maalesef bu sene evde vişne likörünü bahçe vişnesi ile yapamayacağım. Çünkü o kadar çok müdavimi varki ev likörümün, nereden baksanız 4-5 kg. vişne lazım bana. Pazardan alıcaz artık...

18 Haziran 2007

Hastayım...


İş gel, kursa git, misafir ağırla, ev işi vs. vs. derken sonunda vücudum neredeyse 10 gündür iflas etmiş durumda. 10 Haziran Pazar gününden beri hastayım. Yoğun baş ağrısı ile başladı, kırgınlık, boğaz ağrısı, öksürük şeklinde devam ediyordu. Üç gündür de inanılmaz bir hapşırık, burun akıntısı, yüksek ateş vs.. Şu an ofisteyim ama zorunluluktan, ilk fırsatta gidip evde dinleneceğim. Annemi istiyorum, battaniye altında uykuya dalmak istiyorum, tavuk suyuna tel şehriye çorbası istiyorum :(((

08 Haziran 2007

Sigarayı nasıl bıraktım ?

Sigarayı bıraktım ben.. Hem de tam 5 yıl 2 ay 9 gün once.. Hem de tam 10 yıl boyunca aktif bir sigara içicisi olduktan sonra.. O.nunla evlenme kararı verdirdikten ikimiz birlikte bu illetten kurtulmaya karar verdik ve beraberce bıraktık. 2002 Şubat ayı sonlarıydı sanırım 1 Nisan 2002 de sigarayı bırakıyoruz dedik ve bıraktık.. İtiraf ediyorum benim için çok zor oldu ve O olmasa bırakamazdım. İlk hafta yaşadıklarımı hatırlıyorumda tam bir kabus gibiydi.. Gün içinde olur olmaz herşeye ağladım o hafta boyunca.. O.ndan destek aldım hep.. Hem beni hem kendini motive etti. Söz yüzüklerimizin takılmasına tam 1 hafta vardı. Çok yoğun günlerdi aslında. 3-4 gün sonraydı sanırım mesaj attım, sigarayı bırakmak için uygun bir zaman seçmedik sanırım gibisinden birşeyler yazdım. Sonra cevap geldi : “Sana olan güvenimi zedeleme lütfen” diye.. Ve işte ben sigarayı asıl o anda bıraktım.

O günden beri hiç sigara içmedim. Oysaki tam 10 yıl boyunca aktif olarak sigara içmiştim. Son 4-5 yılında ise günde 1 paket içiyordum. Ama artık tiksinmeye başlamıştım.. Elimdeki, ağzımdaki kokusundan, pisliğinden..

Şimdi canım istemiyor mu peki? Elbette istiyor. Çok üzülünce, son sevinince, yemekten sonra ya da içki masasında… Çok çekiyor canım. Rüyalarımda defalarca sigara içtim ve içim yandı sonra pişmanlıktan.. Hep ben şimdi O.na ne derim diyerek uyandım uykularımdan..

Ama yine de kabul etmek lazım ki abartmadığınız sürece sigara içmek çok keyifli bir aktivite.. Hele de Marlboro Light paketini ilk açtığınızdaki o muhteşem şarap kokusu.. Ama abartmayacaksınız, hergün içmek gibi bir hataya düşmeyecekseniz eğer. Yoksa sonu felaket..

2005 yılında Radikal gazetesinde köşe yazarlarından Sevgili Nur Çintay, gittiği bir İtalya seyahatinde kapalı ortamlarda siara içilmesi yasak olduğu için içenlerin nasıl da zavallı (!) bir duruma düşürüldüklerini anlatmıştı. Ben de peki biz ne olacağız gibisinden bir güzel mail döşenmiştim kendisine.. O da ertesi gün yayınlamıştı maili aynen.. Buradan Nur Çintay’ın yazısına, şuradan ise benim cevabıma ulaşabilirsiniz.

05 Haziran 2007

Ambulans olayı...

Ne de sıkıntılı bir durumdur değil mi sıkışık trafikte siren çalarak adım adım ilerlemeye çalışan bir ambulansa denk gelmek ? Ben hep dua ederim içindekilere Allah şifa versin diye.. İstanbul malum trafiksiz zamanımız yok gibi. Ama o araç biliyorsunuz ki tehlikede bir can taşıyor, canhıraş cana can katmaya çalışıyor. İşte böyle durumlarda en sağ şeritte bile olsak yapmamız gereken çok basit ama çok da faydalı bir hareket varmış meğer. (Bugün mail ile geldi kaynağı belli değil, ama hemen paylaşmak istedim) Ben ilk kez duydum ve biraz da utandım bilmediğim için.


"Ambulans genelde solda... Sağ şerittekiler aldırış bile etmiyorlar... Nasılsa kendi arabalarında değil ki ambulans... Oysa asıl iş, asıl kurtarma işi yolun sağındakilerde. Siren sesini duyar duymaz sağdaki duracak... O durunca önünde boşluk oluşacak... Oluşan boşluğa da ambulansın yolunu kesen araç dolduracak... Siren sesinin anlamı bu.... SAĞDAKİ DUR ÖNÜNÜ BOŞALT... SOLDAKİ BOŞLUĞA KAY YOLU AÇ!!!... " diyor gelen mesajda..

Çok mantıklı, çok basit ama hiç uygulandığını görmediğim bir kural.. Ben ehliyet alalı 3 sene oldu ve ehliyet kursunda ya da sınavda da hiç bahsedilmiyor bundan.. Bundan sonra uygulamak ve sürücüleri uyarmak şart oldu tabi..


Hamiş : Bu arada Türkiye'de sıkça rastlanan bir görüntüdür ambulansın hemen arkasına takılıp güya hızlı ilerlemeye çalışan çok bilmiş, asalak sürücüler.. Onlar hakkında yorum bile yapmamak lazım.. (Bak yorum yapmayayım dedim ama ellerim aklımdan geçeni yazacak illa.. Hepsi şerefsiz onların... oh be söyledim rahatladım...)