12 Ekim 2010

Anne İş-te...

Doğum yaptığım gün bile hastanedeki lohusa yatağımdan yazmak için direnmeme rağmen niye bunca haftadır bu bloğa tek satır yazamadığımı inanın bilmiyorum.
Doğum izninde olmak, evde sürekli dengeleri bulmaya çalışmak demek sanırım o nedenle.. Kısaca özetlemek gerekirse, Kasım ayında işe başlayacağım ama bu hafta ofisteyim. Bana ihtiyaçları olduğundan çağırdılar ve itiraf ediyorum koşarak geldim.
Ekim ayı itibariyle bakıcımız da işbaşı yaptı ve ben biraz olsun nefes alabildim evde.. Tek çocuğu olanlara söylüyorum, tek çocuk hiç çocuktur. Yapın ikinciyi de görün hanyayı konyayı... (Bu laftaki Hanya neresidir acep?)
Neyse lafı dağıtmayalım, Emine hanım yani bakıcımız 13 yıldır çocuk bakıyor, referansları güvenilir ve doktorumuzun tavsiyesi olan bir danışmanlık şirketi vasıtasıyla geldi bize.. Şimdilik herşey yolunda ve umarım hep böyle gider. Ondan Erdem'e bakmasını, Emre'ye gerekirse gözkulak olmasını (çünkü Emre üst katımızda oturan babaannede vakit geçiriyor daha çok), çocukların çamaşırlarını ütülemesini ve bize ve çocuklara yemek yapmasını istedik. Çok gerekli olduğunda da şöyle bir süpürge açıyor. Temizlik için her hafta gelen başka bir yardımcımız olduğundan başka birşey istemedik. Şimdilik maşallahı var ve muhteşem yemekler yapıyor:-)
Evde işler eğer Emre de bizimle ise zor oluyor çünkü halen kardeşine zarar verme aşamasındayız. Sürekli olarak Erdem'i Emre'den korumamız gerekiyor. Olay artık sadece Erdem'i değil, kendimiz ve hatta Emre'nin kendisini bile kendisinden koruma boyutuna geldi ki, sormayın gitsin. Emre gayet hareketli, zeki ve hızlı bir çocuk. Hal böyle olunca speedy gonzales modu herkesi çok yoruyor.
Geçtiğimiz iki haftanın en sevindirici olayı babamın sağlığının biraz olsun iyiye gitmesiydi. İkinci parti kemoterapi görüyor babam ve oldukça zor günler geçirdik ailecek. Şimdi daha iyice.. Hatta bu hafta adada evimizde yeni tamiratlar bile yapmış ki değmeyin keyfimize...
Beni sorarsanız da evdeki üç adamla aslında gayet memnunum hayatımdan. İkinci çocuk evet çok zor ama o kadar güzel ki anlatamam. Kendini nasıl da sevdiriyor velet, nasıl tatlı.. İyiki olmuş, iyi ki bizi seçmiş kuzucuk.
Şimdilik bu kadar be sevgili blog. Gidip süt sağmam lazım, sütüm ancak yetiyor beyfendiye.. bakalım yeni günler neler getirecek bize...