31 Mayıs 2007

Bir büyülü bahçe ve bir sanatçı...



Dün gece tatilde tanışıp da sonrasında çok güzel dostluklar kurabildiğimiz bizim kızlar grubu ile beraberdim. Elvan ve Çiğdem ile buluşup, birşeyler atıştırıp, Funda’nın evine gittik. Fundacım 7 aylık büyülü bahçe olduğundan (Elif bebek geliyor) ona zahmet vermek istemedik güya ama bütün akşam boyunca da kuruyemişti çaydı meyveydi derken atıştırıp durduk. Tabi bütün bunlar bahane, asıl amaç birlikte zaman geçirmek.. Çok keyifli saatler geçirdik birlikte yine..

2001 yılının Ağustos ayında kuzenimle çıktığımız 10 günlük Ege-Akdeniz turunda tanıştık Funda ve Elvan ile.. İkiside son derece sıcak, samimi ve eğlenceli kızlardır. İstanbula geldikten sonra da ilerleyen güzel arkadaşlığımız zamanla herşeyimizi paylaştığımız, aylarca görüşemesek bile her buluştuğumuzda sanki dün görüşmüşüz gibi kaldığımız yerden devam edebildiğimiz sıkı bir dostluğa dönüştü. Çiğdem ise Elvanın okuldan arkadaşı, tanıştığımız andan itibaren hep pozitif elektrik aldığım çok şeker bir şahsiyet...

Malum gündelik hayatın karmaşası içinde çok sık görüşemiyor olsak da görüştüğümüz kısa zaman dilimlerinde öyle neşeli vakit geçiriyoruzki, bir sonraki görüşmeyi hep iple çekiyoruz.

İşte dün akşam da böyle zevkli, eğlenceli ve sıcacık birkaç saat geçirdik Fundanın evinde..




Eve geldiğimde ise TRT1’de her Çarşamba canlı olarak yayınlanan “Candan Erçetin ile Beraber ve Solo Şarkılar” programını seyrettim.. Mest olarak... Candan Erçetin’i zaten çok severek dinler, yılda bir kez olsun açıkhava konserine gitmeye çalışırım. Ama dün akşamki başkaydı gerçekten. Dün akşam ki programda konuğu Sezen Aksu idi.

Sezen Aksu... O bir kraliçe.. Hep söyleyecek bir sözü olan, hep kibar, naif, popülist davranışlardan uzak, kendi halinde, küçücük bir kadın o.. Şimdi 30’lu yıllarını süren bizim kuşağın her aşkında, her ayrılışında her kalp çarpıntısında en az bir kez dinlenilen, ruhumuzdaki fırtınaların dinmesini beklediğimiz liman o... O Sezen Aksu... Başka lafa gerek var mı ki?

Üniversiteden İstanbul’a döndüğüm yıldı sanırım, Yıldız’ın kuzeni bir organizasyon şirketinde çalışıyordu ve 6 gece sürecek olan Sezen Aksu konserleri için hostes arıyorlardı. Tabi işin içinde Sezen Aksu olunca ben, Yıldız, Yasemin ve Figen hemen balıklama atlamıştık olaya.. İş çıkışı direk Açıkhava’ya koşup, üzerimizi değiştirip, hosteslik yapmıştık. Görevimiz protokole gelen misafirlere yer göstermekti sadece. Çok zevkle yaptığımız, işimiz bitince konserde kalmamıza izin verdikleri için 6 gece üstüste Sezen Aksu’yu izleme şansına eriştiğimiz üstelikte üzerine bir dolu para kazandığımız çok eğlenceli günler geçirmiştik.

Dün gece de Candan Erçetin ile birlikte öyle güzel söylediler ki şarkılarını.. İnanılmaz bir asalet içerisinde.. Gerçekten kendimi konserde zannettim.. Bilmiyorum tekrarını veriyorlar mı o programın ama ben bile yeniden rastlarsam izlemek isterim. Kaçıranlara ise mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum.

25 Mayıs 2007

En güzel çay ???

En güzel çay hangi çaydır? En güzel tadı, demi, kokuyu ve o iyi çaya mahsus burukluğu formüle edebileniniz var mı?

İki sene önce O.nunla yaptığımız Doğu Karadeniz Yaylaları turunda gezdiğimiz şahane köylerden biri olan Çinçiva Köyü’nün kahvesinde içtiğimiz çay o kadar güzeldi ki, kahvenin sahibi amcadan formülünü aldık..

0.5 kg Tekel Filiz Çayı
0.5 kg. Tekel Tiryaki Çayı harmanlanır ve demlenir.

Ben bu karışıma 1 kutu da Tekel Bergamot Aromalı Çay ekliyorum. Demlenince kokusuyla, rengiyle ve tadıyla gerçekten “İşte çay budur” diyebildiğim bir lezzet çıkıyor karşımıza..
Gündüz içtiği çaylar yetmezmiş gibi her akşam 1 demlik çay tüketen bir çaykolikten şiddetle tavsiye edilir.

23 Mayıs 2007

Ada kaçamağımız ve bir sürpriz...


Ada kaçamağımız, Pazar günü kursa gitmek için İstanbula inmek suretiyle bölünmüş olsa da Cumartesi günü aldığımız çok güzel bir yeni bebek haberi keyfimizin hiç bozulmamasını sağladı.. Evet yanlış okumadınız, yeni bir bebek geliyor aramıza.. Biricik kardeşim Figen ikinci kez hamile.. Yağız’ıma kardeş geliyor yani.. Hepimiz çok sevindik tabi bu habere.. Gerçi hemen herkes Yağız’ıma ihanet ediyormuşuz gibi bir hisse kapıldı ama tabi çaktırmadık durumu kendisine.. Allah kısmet ederse kardeşiyle aralarında 4 yaş 9 ay fark olacak..

Tabi bu haber üzerine ben size yaptığım kaçamağı ne kadar ballandırarak anlatsam da boş.. Yine de bir kaç resim çekebildim tabi.. İlgilenenler için resimler Foto-terapi bloğumda...

Hamiş : Foto-terapi'deki ilk fotoğraf olan makarna salatası için asıl tarif Sevgili Hande 'nin sayfasında mevcut.. Ben biraz değiştirdim sadece..

18 Mayıs 2007

Şükür ...



Adı Katie Kirkpatrick, 21 yaşında ve kanser hastası.. Yaşamını nefes almak için oksijen desteği alacak kadar zor şartlarda ve acılar içinde hem de sıklıkla morfin almasını gerektirecek kadar acılar içinde yaşamak durumunda.. Ama yine de aşkı ve mutluluğu tercih etmiş belkide kalan kısacık ömründe.. Çocukluk aşkı olan adamla evlenmiş.. Mutluluğunu gözlerinde görmemek imkansız..

Bu gerçek yaşam hikayesinden çıkarmamız gereken sonuç ise aslında hayatımızda şükür etmek ve sırf bu yüzden çok ama çok mutlu olmak için ne çok sebebimiz olduğudur.

Hamiş : İlgilenenler için http://bop.nppa.org/2006/still_photography/winners/OES/67966/134496.html adresinde Katie'nin diğer düğün resimleri ve kısa hikayesi mevcuttur.


17 Mayıs 2007

Allahım sen bana sabırlar ver..



İnanamıyorum.. İnsanların nasıl bu kadar sorumsuz, düşüncesiz, ben merkezli ve bencil olabildiklerine akıl erdiremiyorum. Bir sınıf dolusu insana cumartesi sabahı 19-20 Mayısta kursumuz tatildir deyip de Çarşamba akşamı saat 17:00 arayıp, Pazar günü ders yapacağız denir mi Allah aşkına? Zaten haftaiçi full çalışan, haftalardır hafta sonuda kursa giden kafayı sıyırmak üzere olan biri olan yaptıkları saygısız ve düşüncesiz davranışa mı yoksa planladığım ve iple çektiğim kaçamağımın bölük pörçük olmasına mı kızayım karar veremiyorum... İmddddaaaattttttttttttttttttttt........

Allahım sen bana sabırlar ver.. Allahım sen bana sabırlar ver.. Allahım sen bana sabırlar ver.. Allahım sen bana sabırlar ver.. Allahım sen bana sabırlar ver.. Allahım sen bana sabırlar ver.. Allahım sen bana sabırlar ver.. ....................................

16 Mayıs 2007

Kaçamak...

Küçük bir kaçamak yapmaya hazırlanıyorum. 19 Mayıs nedeniyle bizim Abap kursunu tatil ettiler. Yani 1 Temmuz’dan önce nefes alamayacağımı düşünürken birden önüme bir kaçamak fırsatı doğmuş oldu. Geçen seneden kalan 3 günlük ekstra iznimin iki gününü Pazartesi-Salı için alıp, 4 günlük bir kaçamak için Kınalıada’ya gidiyorum. Cuma akşamından gideceğim. Figen ile Yağız’ımı da örgütledim onlarda gelecekler. Gerçi O.nun Java kursu tatil edilmediği için O. Pazar akşamı gelip Pazartesi sabah adadan işe gidecek. Yani beraber olsak tam süüper olurdu ama benim böyle bir dinlenceye öyle çok ihtiyacım varki, O.nsuz da olsa gitmem gerekiyor.

Peki adada ne mi yapacağım : Öncelikle Yağız ve Figen ile vakit geçireceğim, annemle babamın üst düzeydeki ilgilerine mashar olup şımaracağımJ Gerçi Yağız bey geldiğinden beri bizim papuç çoktandır damda ama olsun.. Sabahları yürüyüş yapmayı planlıyorum tek başıma.. Sonra keyifli bir kahvaltı ve yorucu bir gün.. Adadaki evde uzun süredir yapmak istediğimiz şeyler vardı, Figenle onları yapacağız.. Yağız’ımı şımartacağımJ Parka gidicez, kek ve poğaça yapıcaz, suluboya resim yapıcaz, birlikte banyo keyfi yapıcaz...Bol bol kahve içip, fal baktıracağım J Pazartesi akşamı adada meşhurrr pazarımızı kurulacak. Henüz yaz aylarındaki kadar şenlikli değildir ama pazarı gezeceğim. Ada pazarı bir gün öğleden sonra gelip ertesi günü öğleden sonraya kadar açık kalır. Dolayısıyla Salı günü de pazara çıkacağım J

Of sanki 4 gün değil 14 gün kalacağım adada... Ama olsun hayal etmek güzel şey.. Yine de anlattıklarımın bir çoğunu yapmaya çalışacağım..

Hamiş : Bu arada başlık resmimi kendim yaptım.. Yani kendim yaptım dediğim internette iki kızın ve arada uçuşan kalplerin olduğu beyaz fonlu resmi buldum ve biraz değiştirdim. Orijinal halinin kime ait olduğunu bilmiyorum. Son hali umarım beğenilir..

04 Mayıs 2007

İyi ki doğdun Figen...

Bugün benim güzeller güzeli kardeşimin Figen'imin doğum günü.. Kendisi benden sadece iki yaş küçük olmasına rağmen hayatım boyunca hep benim küçük kızım gibi hissettiğim, ama aslında hep en yakın arkadaşım olan çok özel biridir Figen. Hayat bizi evlendikten sonra İstanbul'un farklı yakalarına atmış olsa da hep özlediğim, hemen her gün telefonlaştığım, akıl danıştığım, kardeşim, arkadaşım, dostumdur o benim..

İyi ki varsın canım kardeşim, seni çok seviyorum.. İyi doğmuşsun, nice yıllarda nice mutlulukları paylaşarak artırmayı umut ediyorum hep..

Dilerim eşinle, dünyalar güzeli oğluşun biricik Yağız'ımla, tüm sevdiklerinle her beraber nice mutlu sabahlara uyanırsın daha yıllarca..


Hamiş : Bugün aynı zamanda O.nunla nişan yıldönümümüz.. 2001'in güneşli bir Mayıs sabahında, Çamlıca'nın insanın içini ferahlatan esintileri ile eski bir Osmanlı konağında takılmıştı nişan yüzüklerimiz.. Şimdi nişan resimlerimize bakınca o gün bizimle mutluluğumuzu paylaşan iki güzel insanın (Ahmet Abi ve Şükrü Dayım) artık bizimle olmadıklarını hatırlayıp hüzünlensek de hayat herşeye rağmen devam ediyor diye teselli ediyoruz kendimizi...


________________________________________________________