28 Aralık 2009

Annelerin Dünyası'nda yazar oldum...


Birben arkadaşımızın açtığı ve içinde sadece annelikle ilgili konular olan bir blog var :


İşte bu bloğa yazar olarak kabul edildim ve çok heyecanlıyım.. Elimden geldiğince, dilim döndüğünce her hafta yazacağım oraya..

23 Aralık 2009

Domuz gribi aşısı oldum...

Daha fazla dayanamadım ve sonunda ben de domuz gribi aşısı oldum.

Çünkü pes ettirdiler, başta doktorum, sonra mümtaz basınımız ve son olarak da hormonlarım el birliği yapmışcasına kanıma girdiler, minicik bir enjeksiyon ile artık damarlarımda ölü domuz gibi mikrobu kol gezer hale geldi. İlk yarım saat kadar kolum çok ağrıdı, şimdi iyiyim sanırım.

Hamilelere yapılması önerilen adjuvansız aşıyı Ana Çocuk Sağlığı Birimleri yapıyorlar. Mesai saatleri içinde, yanınıza yakın zamanda çekilmiş ve üzerinde adınız ve tarih bilgisi olan bir ultrason görüntüsü ve kimliğinizle başvuruyorsunuz, aşınızı hemen yapıyorlar.

Hamile bayanlara şiddetle öneriliyor.

Sonunda...


Kanada'dan aldığımız mutlu haberin ayrıntıları gelmeye başladı...
Biricik arkadaşım Safiye diyor ki : "...kucagima aldigimda dunyadaki hic bir ismi layik bile goremeyecek kadar guzel geldi..bembeyaz pamuk bir kiz... 3. 750 kilo ve 54 cm/ uzun boylu olacak..... 17 aralik saat 3.15 te geldi kollarima...."
Anladım ki canım arkadaşım da duygu yüklü bir anne olmuş.. Çokkk ama çok sevindim..
Hoşgeldin kuzucuk, binlerce kere maşallah sana.. Sağlıklı, mutlu, upuzuunnnnn bir ömür diliyoruz zana annen ve babanla.. Burada sana el sallayan hoşgeldin aramıza diyen 2 teyzen ve 3,5 kuzenin var... Eylül ayını iple çekiyoruz büyük aile fotoğrafımızı çektirmek ve seni öpüp koklamak için..

17 Aralık 2009

Pozitif Doğum Hikayeleri


Blogcu Anne'miz Elif'in yeni bir blogu var artık.. Adına Pozitif Doğum Hikayeleri dediği ve doğal doğum yapmak isteyen anne adaylarına çok sıkı bir kaynak oluşturabilecek çok şirin bir site.. Doğal doğum ile yavrularını kucaklarına almış annelerin sıcacık doğum hikayelerini paylaşıyor aynı zamanda..
Diyor ki Elif :
"Bu siteyi oluşturmaktaki amacım Türkiye’de doğal ve normal doğumları ön plana çıkararak vajinal doğum konusundaki farkındalığın artmasına katkıda bulunmak. Türkiye’de özel hastanelerdeki %80′leri geçen sezaryen uygulamaları vajinal doğumların ikinci plana atılmasına sebep oluyor. Anne adaylarının çoğu bırakın doğal (müdahalesiz) doğum yapabilmeyi, normal doğum yapabilmek için bile doktorlarını ikna etmeye çalışıyor. Ve her nasılsa gebeliklerin çoğunun sonunda bir “terslik” oluyor, ya bebek dönmemekte ısrar ediyor, ya kordon dolanıyor, ya bebek çok büyük oluyor, ya da benzeri bir sebeple doğum sezaryenle sonuçlanıyor......"
Mecburiyetten sezeryan doğum yapmış biri olarak kendisini canı gönülden desteklediğimi belirtmek isterim.. Tebrikler Elif'cim... Yeni sitenin yolu açık olsun...

16 Aralık 2009

Kanada'dan haber var...

Kanada da yaşayan arkadaşım Safiye'nin doğumunu bekliyoruz 1 haftaddır. Eli kulağındayı bile geçti, pempiş kızımız gelmek bilmedi birtürlü.. Ben de meraklanıp telefon açtım bugün. Safiye'ciğimin doğum sancıları başlamış.. Sabat saatlerindeler onlar şu an ve Safiye bir aşağı bir yukarı gezinip duruyormuş sancılı halde.. Bugün doktora gideceklermiş zaten..

Konuşurken ağlamamak için zor tuttum kendimi bilmem farketti mi o?
Allahım sen yavrusuna kavuşmak için gün sayan tüm hamişlere yardım et..

İnşallah yarın güzel doğum haberimizi vereceğim buradan...
Amin...

2 numaradan haberler var...

İki numaralı kuzudan tazecik haberlerimiz var. Cumartesi günü kendisiyle randevumuz vardı, doktora gittik, ilk kez babası gelemedi kontrole, çalışması gerekiyordu..
İki numaralı kuzumuz 6,5 cm olmuş, ve şu gün itibariyle 13+3deyiz.. Bu kontrolün bir özelliği ise 2li test vaktinin gelmiş olmasıydı, yapılan ultrasonda ense kalınlığı 1,3 cm. olarak ölçüldü ki bu çok iyi.. 3 cm in üzerindeki ölçümler down sendromu riski demek olabiliyormuş. Bir de o gün kan vermiştim, ikili testin ikinci ayağı için. Doktorumuz bugün aradı ve sonuçlar çok güzel diye müjde verdi bana..
Çok sevindik tabi.. Malum yaş 36 ve dikkatli ilerlemek zorundayız.
Cinsiyet konusu ise belli olamadı, bir öyle bir böyle gösterdi kuzu, gelecek ay kesinleşir dedi doktorumuz. Gerçi cinsiyet son önceliklerimizden biri, önemli olan sağlığı ama yine de merak etmiyor değiliz..
Artık 9 Ocak'taki kontrolde belirgin olacak inşallah bu konu. O da olmazsa 21 Ocaktaki detaylı ultrasonda Atıl bey amcamız söyler kesin cinsiyeti..
İşte böyle günnükkkk...
Sen nasılsın peki dersen iyi sayılırım, gittikçe yoğunlaşan bir tempoda çalışıyorum. Emrenin yaramazlık dozajı gün geçtikçe artıyor.. ve Babası sürekli çalışıyor.. Hamileliğimi dinleyemiyorum açıkçası..
İlk hamileliğe göre yeterince iyi de beslenemiyorum çünkü eve gidince Emre bırak yemek yememe, ellerimi yıkamama, tuvalete gitmeme bile izin vermiyor.. Ancak o oyuna dalacak da peşimden gelmeyecek de, evde de sağlıklı birşeyler olacak da ben beslenicem... Emre uyuduktan sonra da mutfağa girecek iş yapacak halim kalmıyor, enerjim ancak o uyuyana kadar yetiyor bana.. Üstelik süt de içemiyorum artık, zaten sevmezdim şimdi hepten iğreniyorum tadından ve kokusundan. Kalsiyum ihtiyacını yogurt, ayran, yumurta ve peynir ile tamamlamaya çalışıyorum inşallah oluyordur.
Bu arada yarın domuz gribi aşısı olucam, inşallah bir sakatlık çıkmaz sonrasında..

15 Aralık 2009

Emzirmeye son...

Emre kuzum tam olarak 20 ay emdikten sonra doktor zoruyla memeyi bıraktı.. Niye doktor zoruyla derseniz, malum iki numaralı kuzu 14. haftasına girdi artık.. Doktorumuz memeden kesin artık diyeli ise neredeyse 2,5 ay geçti..

Hem tarihe not düşmek hem de "Çocuğumu memeden nasıl keserim?" diye tırım tırım kaynak arayan anneler için yazıyorum.

Aşamalı bir bırakma operasyonu gerçekleştirdik. 10 gün kadar öncesinden sabah emmeleriniz, akşam iş çıkışı emmelerini kestik. 4-5 gündür de gece uykuya geçiş için yaptığı emme işlemini kesmiştik. 3 gün öncesine kadar gece emmelerimiz devam ediyordu.. Veee büyük final, Emre 3 gündür hiç emmiyor beni.. Geceleri uyandığında babası gidiyor yanına ve sütünü verip uyutuyor yeniden.. Daha kanlı geçeceğini düşünüyordum ama sanki oldukça kolay bir geçiş oldu bizim için.

10 Aralık 2009

Mimlendim...


Blogcu Anne mimlemiş beni.. Teşekkür ederim Elifciğim. Son kitap alışverişimi henüz paylaştığım bugünlerde cuk oturdu diyebilirim.

1- Şu an okumakta olduğunuz kitap/kitaplar, kısaca konusuyla?
2- En son aldığınız kitap/kitaplar?
3- Şimdiye kadar okuduğunuz kitaplar arasında en çok sevdikleriniz?
4- Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap/kitaplar?
5- Elinizdeki bitince okumayı düşündüğünüz kitap?


sorularına cevap vereceğim.

1- Şu an okumakta olduğunuz kitap/kitaplar, kısaca konusuyla?

Şu an başucumda Tracy Hogg’un “Bebek Bakım Sorunlarına Mucize Çözümler” adlı kitabı olsa da bu kitap bir roman olmadığından ara ara yatarken göz atıyorum. Ama çantamda farklı bir kitap var, Ayşe Kulin’in “TÜRKAN Tek ve Tek Başına” adlı eseri.

Rahmetli Türkan Saylan’ın tüm hayatı olmasa da yaşantısından kesitler sunan ve en yakın dostlarından olan Gökşin Sanal ile yıllarca sürmüş mektuplaşmalarının paylaşıldığı, nehir söyleşi tarzına yakın bir kitap.. Hamileliğin de verdiği duygusallıkla salya sümük okuyorum diyebilirim..

2- En son aldığınız kitap/kitaplar?

En son aldığım kitapları tesadüf bu ya bir önceki postumda paylaşmıştım.
Türkan Tek ve Tek başına – Ayşe Kulin
Kazanan Yalnızdır – Paulo Coelho
Cumhuriyet - Türk Mucizesi – Turgut Özakman

3- Şimdiye kadar okuduğunuz kitaplar arasında en çok sevdikleriniz?

Yıllardır beni çok etkileyen kitaplar listemin başını Dünya klasiklerinden biri olan Gazap Üzümleri çekiyor. Zaten John Steinbeck'in tüm kitaplarınının ve tarzının hastasıyım, ama bu kitabı özellikle finaliyle çok derinden vurmuştu beni..

Bir de son dönemde henüz bitirdiğim Şems Tebrizi’nin ölümünü anlatan Ahmet Ümit’in Bab-ı Esrar adlı eseri var..

4- Bir türlü bitiremediğiniz, bitirseniz de sizi illallah ettiren kitap/kitaplar?

İtiraf ediyorum ben (aynen Blogcu anne gibi) Orhan Pamuk o-ku-ya-ma-yan-lar-da-nım.. Olmuyor gitmiyor kitap. Ben okudukça, kitap kalınlaşıyor, tuğla gibi oluyor elimde sanki. Bir de üniversitede iken okulun kütüphanesinden aldığım ve tam 40 gün boyunca bitiremediğim için defalarca süre uzatımı yaptığım ve artık gurur meselesi haline gelince mecburen bitirdiğim bir kitap vardır ki, Tolstoy’un dünya klasiklerine girmiş eseri Anna Karanina…

5- Elinizdeki bitince okumayı düşündüğünüz kitap?

Elimdeki kitap bitince yeni aldığım kitapları bir kenara koyup, bir süre önce aldığım ama okumadığım Tim Seldin’in Harika Çocuk Nasıl Yetiştirilir? adlı eseri var. Mentessori metodu ile çocuk yetiştirmenin inceliklerini anlatıyor.

Şimdi sıra sizde, dökün bakalım eteğinizdeki taşları... pardon kitapları...

Can, annesi ve babası
Elçin'in yeri
Çiğdem'ce

09 Aralık 2009

Yeni cicilerim var...

Önceki gün Altunizade D&R ın önünden geçerken tamamen başka sebeplerle içeri dalıverdim.

Amacım 15 aylık bir kuzu için birşeyler bakmaktı ama bulamadım. Öylesine gezerken kendim için ne zamandır kitapçı gezmediğimi düşündüm ve biraz utandım açıkçası. Çünkü iş çıkışı sürekli olarak "Emre evde beni bekliyor" diye düşünüp koşarak eve atıyorum kendimi..

15 dakikalık bu kitapçı gezi sonrası sepetime düşenler şunlardı :






Ayşe Kulin in kitabına başladım bile, tabi sadece işe gidip gelirken yolda ya da gece uykumdan feragat edebilirsem yatakta okuyorum..
Diğerleri beklemede...

04 Aralık 2009

Tatil dönüşü raporu...

Evet yine kendi rekorumu kırdım sanırım. Çok oldu yazmayalı.. Eş-dost ne oldu niye yazmıyorsun diye sorup duruyorlar.. Aslında amacım iki gündür çantamda benimle bilimum yerlere taşınan fotoğraf makinamdaki tatil resimleriyle merhaba demekti ama hamilelik durumları işte unutkanlık had safhada, fotoğraf makinasının data kablosu ise halen evde:-))
Neyse bu sefer de resimsiz yazalım bari..
Emre Tatilde :
Geçen günlerde neler oldu neler... Öncelikle bayram tatilinde evlerdeki kalabalıklar vs. gözümüzü çok korkuttuğu için kaçtık İstanbuldan. 5 günlük bir Antalya kaçışıydı bu.. Emre ile ilk kez uçağa bindik, ilk kez kış tatili yaptık.. Antalya da hava o kadar güzeldi ki, yedik içtik yayıldık... Aslında yayılma ısmı külliyen yalan çünkü Emre kuzum ile yayılmak ne mümkün.. Speedy Gonzales gibi bazen ben bazen babası bazen de ikimiz birden Emrenin peşinde koştur koştur ama güzel geçti tatilimiz.. Emre misafirlerinin yaş ortalaması 70 olan bir tatil köyünde maskot oluverdi hemen..
Geçirdiği hastalıktan sonra kuzumun yeme-içme alışkanlıkları yeni yeni kendine geliyordu ve değişiklik çok iyi geldi.. Sanırım biraz kilo alarak döndü tatilden.. (Maşallah diyelim lütfen)
Tabi tek kilo alan o değildi malesef, babamız da +3 kg. ile döndü tatilden. Ben ise ikinci doktor kontrolümde -2 kg.. da olmama rağmen korkudan halen tartılmadım. 12 Aralıktaki muayene bu nedenle kabusumdur.
Emre tatile giderken uçağa gidiş aşamasında takside biraz kustu ve sonra uyudu.. Uçakta ise kalkış ve inişte kulaklarında basınç farkından problem olmasın diye emzirmem gerektiğini okumuştum biryerlerde.. Biz kalkışta emişirken kuzumla uyuyuverdi ve uçak inene kadar da uyanmadı.. Sonrasında ise havaalanı-otel transferi sırasında yine emdi ve yine uyudu-)))
Kuzucuk için otelde ek bebek yatağı istedik ve bir pot yatak getirdiler hemen. Emre yaz tatilimizde uyku konusunda burnumuzdan getirmişti ama bu tatilde maşallah çok güzel uyudu.. Gerçi son 3 gece uykudan 4-5 gibi uyanıp dışarıya çıkmak istedi ama yine de uyku performansı yerindeydi.. Aslında bu konuda kurtarıcımız oğlumun devasa büyüklükteki ve komforlu puseti oldu. Salıncakta sallanmaya alışık kuzucuk yazın ayağımda sallamamı istememişti, sor dalmıştı uykularına.. Bu sefer de istemedi ayakta sallanmayı, bu kez babası pusette salladı kuzuyu, dalınca yatağına koyduk.
Bu arada yeri gelmişken bu uyku konusunu yazmak ve konuyu kendimce-kendi içimde kapatmak istiyorum. Yatır-kaldır ve Ferber yöntemlerini denemiş ve başarılı olamamış biri olarak vazgeçtim oğluma uyku eğitimi vermekten.. Ağlamaktan kusan bir yavrum var bu yöntemleri denerken ve parça pinçik olan bir yüreğim. NE yapalım artık razıyım iki numara doğunca zorlanmaya... Emreyi zorlamak istemiyorum bu konuda. Çok okudum çok araştırdım içim elvermiyor işte. Nokta...........
Tatilde neler yaptık başka? Sabahları kahvaltıdan sonra hergün sahile gidip denize taş attık. Emre çok seviyor bunu zaten.. Sonrası öğle yemeğine ve uykusuna kadar Emreyi pusetine koyup, yaklaşık 2 km. lik yürüyüşler yaptık Kemer'in içine..
Antalya'ya bu mevsimde gitmenin en şaşırtıcı yanı yer gök her tarafı kaplayan ve yemişten yıkılan narenciye ağaçları ve o meyvaların tatları idi..
Oteldekiilk akşam yemeğimiz sonrasında meyva yemek için seçtiğimiz küçücük mandalina ve portakalların tatları ve kokuları anlatılır gibi değildi.. Onları yedikçe ister istemez şöyle düşündük : "Bu yediklerimiz mandalina ve portakal ise İstanbulda yediklerimiz neydi ki acaba?"
Sabah kahvaltılarından sonra yapılan yürüyüşlerde ise önümüze gelen hemen her narenciye ağacından 1-2 meyva kopardım ben.. Yol kenarında belki kendi kaderine terkedilmiş bodur ağaçların meyvaları bile birbirinden güzeldi.
Öğle yemeği ve uykusu sonrasında ise işimiz gücümüz Emre nin peşinde koşmaktı tabi...
Akşam yemeğinden sonra ise oğlum yeni bir aktivite icat etti kendine... DANS....
Evet Emre kuzum her akşam yemekten sonra otelin barında müzik eşliğinde dans etti, koştu durdu... İzleyen herkezi kendine hayran bıraktı. Heleki otel misafirlerinden hiç Türkçe ve İngilizce bilmedikleri için konuşamadığımız ama Emre ile çok ilgilenen Alman misafirler vardı ki Emre ile diyalogları görülmeye değerdi.. Emre gördüğü her yaşlı erkeği dedesine, her beyaz saçlı kadını ise anneannesine benzetti. Arkalarından seslendi hepsine, cevap vermediklerinde ise bozuldu tabi..
Dönüşte ise Emre uçakta uyumayarak o daracık koltukları bize daha da dar etti.. Sonrası malum eve geliş, babaanne ve dede ile kucaklaşma, özlem giderme:-)))
Emrenin annesi hamile :
Hamileliğim çok şükür gün geçtikçe daha da düzene giriyor, mide bulantılarım azalıyor artık. Aslında bu kez Emreye olan hamileliğim ile karşılaştırınca çok rahatım (hamilelik sıkıntıları açısından) Yani pratikte rahat değilim de kendimi ve vücudumu dinlemeye zamanım olmadığı için bilmiyorum aslında.. Emre ve işim tüm enerjimi alıyor, hissettiğim en güçlü his yorgunluk ve uykusuzluk. Emre halen geceleri uyanıyor sıkça.. Emmek istiyor tabi genelde.. Emzirmek için kalkmak çok güç, neyseki babamız okadar anlayışlı ve yardımcı ki bana.. Ben emziriyorum, o uyutuyor Emreyi geceleri.. O olmasa ne yapardım bilmiyorum gerçekten.
Emrenin annesi korkuyor :
Evet korkuyorum hem de çok.. Bir evde yeni doğmuş bir bebek ve Emre ile yalnız kalmaktan deli gibi korkuyorum. Emre neredeyse 45 dakikada bir 1 saat kadar memede kalan bir bebekti.. Gazı vardı ve az uyurdu. İki numara da böyle olursa, üzerinde bir de Emre kuzum eklenince ortaya çıkan görüntü korkutuyor beni.. Benim çevremde gözlemlediğim şey ikinci çocuk kıskançlığı konusunda birinci çocuğun psikolojisinin hayati derecede önemli olduğudur. Emre ise henüz pek minik bir yavru.. Terribal two fırtınası başladı bile ve iki numara doğduğunda sanırım pik yapacak... Şu anda babamızın bana sarılmasına bile tahammül edemiyor Emre, ya da babası beni öpse mesela hemen huysuzlanıp kucağıma tırmanıyor ve babasının öptüğü yerden o öpüyor...
Yani kısacası eteklerim şimdiden tutuşmuş durumda.. Herkes ne güzel beraber büyürler diyor ama onlar büyürken yaşanacaklar kokutuyor beni.. Önümüzdeki 3-4 sene zorlu olacak vesselam....
Emre konuşuyor :
Emre kuzum bir erkek çocuğundan beklemediğim kadar hızlı bitirdi bu işi. Duyduğu her kelimeyi söymeye çalışıyor ve şaşırtıcı derece başarılı. Gerçi cümle kurmaya yeni başladı ama tek tek söyleyerek de anlatıyor derdini.. Çok tatlı...
İşte böyle sevgili günlükçüm.. Bizden havadisler şimdilik bu kadar...