15 Mart 2010

Türk Polisi yakalar...

Silivri’deki Gündönümü Çiftliğinden bahsetmiştim daha önce.. Her hafta Aysun hanımın kızlarının misler gibi gerçek ve çiğ sütlerini alıyoruz hem evde tüketmek üzere hem de oğluma içirmek için. İşte bu grubun kendi arasında haberleşmesini ve yardımlaşmasını sağlayan da bir mail grubumuz var.

Elazığ’daki depremden sonra ne yapılsa da oradaki insanlara yardım edilse diye dönen maillerin sonucunda gruptan Hilal hanım sağolsun eğer özellikle çocuk giysisi başta olmak üzere her türlü yardımı oraya ulaştırabileceğini ve daha da güzeli asker eliyle gerçekten ihtiyacı olanlara dağıttırabileceğini yazınca hemen herkes seferber oldu. Aysun hanım da sağolsun eğer 17 Mart Çarşambaya kadar kendi süt alım günümüzde teslim edeceğimiz yardımları Hilal hanıma iletebileceğini söyledi ve işleri iyice kolaylamıştık..

Cuma akşamı hem bizim evde hem de Necla annemlerin evinde hummalı bir ayıklama çalışması yaptık ve “kendimizin giymekten utanmayacağı ve çekinmeyeceği” temiz ve kullanılmış/kullanılmamış giyim eşyalarını hazırladık, Aysun hanımın Cumartesi günü gelecek süt dağıtım aracına teslim etmek üzere..

Cumartesi sabah misler gibi sütümüzü teslim aldık ve sütü getiren arkadaşa da paketlerimiz teslim ettik. Buraya kadar her şey ne kadar güzel değil mi? Ama durun olay daha başlamadı..

Sonradan Aysun hanımdan gelen bilgilendirme mesajı ile yıkıldık diyebilirim. Aracı yolda trafik polisleri durdurmuş ve aramışlar, toplanan yardım poşetlerinin “kayıtlı ve izinli bir vakıf aracı olmadığı” gerekçesi ile taşınmasının yasal olmadığını vs…. söylemişler. Bunun cezası aracın 10 gün süre ile bağlanması ve 1.470 TL para cezası imiş.. Neyse ki yasal işlem yapılmamış ve polisler ikna (!!!!) edilerek olay son bulmuş.. (Bu cümlenin başındaki Neyse ki kelimesini yazmaktan utandığımı ayrıca ifade etmek isterim)

Blogcu Anne Elif sormuştu Cumartesi günü “Polisler nerede?” diye ona cevap olur sanırım bu yazı.. Elif'cim polisler nerede olacaklar? İstanbul Merter’de tramvayın altında kalan çocukların karşıdan karşıya geçişlerini kolaylaştıracak halleri yok herhalde, daha önemli işleri var… Vakıf aracı olmadan yardım toplayan insanlar tarafından İKNA EDİLMEYİ BEKLİYORLAR.

Umarım yanlış anlaşılmam, amacım asla var olan kanunları sorgulamak vs değil, ancak o polis memurlarının toplanan yardımlar nedeniyle böyle bir olaydan kendilerine pay çıkarmalarını aklım almıyor. Hiç mi vicdanları sızlamadı acaba? Gece rahat uyuyabiliyorlar mı çok merak ediyorum...

Olay üzerine başka yorum yapmak istemiyorum, yaşananlar gün gibi ortada.. Çok ama çok üzgünüm. Böyle bir ülkede yaşamaktan utanır olmak kanıma dokunuyor açıkçası..

12 yorum:

Adsız dedi ki...

Ah Filiz! Çok sinirlendim! Affedersin ama artık ipe sapa gelmez sebeplerle "ikna edilmek" için yapmadıkları kalmıyor bu polis memularının. Nedir bu?!

Daha önce de eşim birkaç ofis eşyasını (kutu mutu) depoya taşırken durdurmuşlar, izinsiz ticari eşya taşıdığı için "ikna edilmek" istemişlerdi.

Yazıklar olsun!

Berna dedi ki...

Okuyup da isyan etmemek için insan olmamak gerek sanırım... Nasıl bir düzen, hep bu saçmalıkları duymak zorunda mı kalacağız ömrümüz boyunca :(((

Kaymacina dedi ki...

Bu tür konuları bile artık duymak sinirlerimi geriyor Filizcim, ama böyle duyurmak lazım,duyuralım ki belki gün gelir utanır birileri

Özden dedi ki...

Hakikaten çok yazık çok...Maalesef ki çok saçma bir nedenle ben de geçenlerde İKNA etmek zorunda kaldım...Hem sorumlular üzerine düşeni yeterince yapmaz hem de masumca ve sadece iyi niyletlerle yapılan işlere de böyle engel olunur...

Adsız dedi ki...

bence böyle durumlarda yapılması gereken 200.000'i aşkın kişiden oluşan bir kurumu, klasik türk mantığıyla yermek ve kötülemek değil, bu görevi suistimali yapan insanları bu kurumdan ayıklayabilmek için her "gelişmiş ülke vatandaşı" gibi adalet yoluyla hakkını aramak olmalıdır. Bence ikna edilen kadar ikna eden de suçludur. Yapılan işin yardım amaçlı ve karşılaşılan memurun kötü niyetli olduğunu anlıyorum, ancak ister ABD ister Avrupa'nın herhangi bir ülkesi olsun, eğer bir kural ihlali yapılırsa cezasız bırakılmaz. Bizler de daha yaşanılası bir ülke ve meslek ahlakına sahip insanlarla muhatap olmak istiyorsak, sorumluluk bilinciyle hareket etmeli, görevini kötüye kullananları ilgili mercilere bildirmeli ve bir ihlal yapıyorsak karşılığını da göreceğimizi bilmeli ve bunu içselleştirmeliyiz.

nalan dedi ki...

iyi de 1500 lira cezayı yok yere ödedikten sonra nasıl geri alabilecek peki ?
genellemeler konusunda haklı olabilirsiniz, ama olay çok canlı ve durum da ortada maalesef :(

Filiz Morkoç dedi ki...

Sayın Adsız,

Amacım (her ne kadar yanlış anlaşılmak istemesem de) yanlış anlaşılmış tarafınızdan. Bahsedilen polisler bahsedilen yasal cezayı uygulasalar idi
"şeriatın kestiği parmak acımaz" der, cezayı öder, ama bu kez onları suçlamak yerine böyle bir yasanın doğruluğunu-yanlışlığını tartışıyor olurduk. Ancak polislerin yaptığı olayın neresinden bakarsanız bakın tam anlamıyla ahlaksızlıktır ki, yardım amacıyla hareket ettiği belli olan bir taşıttan rüşvet alınmıştır ki bunun savunulur tarafı yoktur. Ayrıca amacım 200.000 kişinin tamamını suçlamak da değildir, ancak kurunun yanında yaş her zaman yanar malesef.

Son olarak bahsettiğiniz Avrupa ya da AMerika gibi "gelişmiş bir ülkenin vatandaşı" olmanın bir yolu da bir fikrimizi beyan ederken cesur davranmak ve yorumumuzun altın imzamızı atmak,
ADSIZ yorumlar bırakmamaktır diye düşünüyorum.

FM.

Adsız dedi ki...

Sayin hanimefendi, yoruma adimi biraksam ya da birakmasam ne degisir ki? Ben bir blog yazari ya da sizin tanidiginiz biri degilim.

Yalnizca sizin kamuya acik bir sekilde yazmakta oldugunuz blogunuzdaki yazinizi tesadüfen görerek okumus ve fikrimi beyan etmis siradan bir internet okuyucusuyum.

Kaldi ki, ismimi yazsam ne degisecek ? Beni blog dunyasina ifsa edip boykot mu ettireceksiniz ?

Son olarak ben sizi ya da yazdiklarinizi kötülemedim, yalnizca dogru düsündükleirimi ifade ettim o kadar.

Size iyi aksamlar

Adsiz...

İlknur dedi ki...

Filiz bu yasanilana inanmak bile istemiyorum. O arabada kac koli kilik kiyafet olabilir ki? Kiyafetlerin bir kisminin kullanilmis oldugunu bile gormuslerdir muhakkak. Bu yazina izninle blogumda link vermek istiyorum.

200binlik buyuk bir polis teskilati Istanbulun butun trafik sorununu cozmuste sira buna mi gelmis. Hergun hiz limitleri yuzunden olan bir suru kazayi onlemek icin ugrassalar daha yararli olmazlar mi?

zeynep dedi ki...

Filiz merhaba;

Ben ara ara gelip blogunuzu okuyorum. Sessiz okuyucu kontenjanından.

Bu yazın üzerine bir şeyler yazmak istedim. Az biraz bildiğimden. Öncelikle herkes iyi niyetli değil yardımlar konusunda ve bu yüzden de bu konu suistimale açık. Bu ülkede iyi insanlar kadar kötü insanlar da var ve yardımlar valilikten izin alınarak belli bir prosedüre göre yapılıyor. Bunu uygun bulmayabilirsiniz ama velev ki bugün siz blogunuzdan yardımlarımız hiç edildi diye bir başlık da atabilirdiniz. Her yasanın konuluş amacı bir toplumsal ihtiyaçtan doğuyor.

İkna kelimesinin sonundaki parantezin içerisindeki ünlem rüşvet anlamına mı geliyor? Ki bu suç. Ve fakat karşılıklı bir suç. Alan kadar veren de suç işlemiştir.

Bu durumda kamyon sahibinin yapması gereken paşalar gibi cezayı almak ve yardımı yerine ulaştırdığı yerdeki valilikten buna dair bir evrak almak olabilir. Sonra da gidip trafik cezasına karşı o yer sulh ceza yargıçlığına itiraz etmektir. Görünürde ceza usülüne uygun görünse de aslolan iyiniyettir ve o cezanın kalkması olasıdır.

Sevgiler,

ela selin dedi ki...

Inanamiyorum...
Peki bu yardimlarin gönül rahatligiyla daha organize bir kuruma teslim edilmesi olasi midir?
Ufff
Bu arada babana cok gecmis olsun dileklerimi iletiyorum Filiz...
Sevgilerle

Filiz Morkoç dedi ki...

Arkadaşlar yorumların dallanıp budaklanmasını engellemek adına bu posta son yorumu ekliyor ve yoruma kapatıyorum.

* Sayın Adsız beyfendi ya da hanımefendi, Sizi tanımam ya da bir blog yazarı olmanız gerekmiyor, savunduğunuz konuların altına imzanızı atmak bence en temel açıkyüreklilik ve cesaret simgesidir. Adınızı belirtseniz bile korkmayın sizi ifşa filan etmeyeceğim, geldiniz fikrini belirttiniz, elinize sağlık, herkez benimle aynı şeyi savunsun diye yazmıyorum ben de sonuçta.. Yine de canınız sağolsun, yine beklerim.

* İlknurcum elbette link verebilirsin yazıma, sevinirim.

* Zeynepcim, yorumun için teşekkürler, lakin benim amacım yasayı sorgulamak değil, bunu alet ederek iyi niyetle yapıldığı her halinden belli olan böyle küçücük bir olay üzerinden "çorba parası" kazanmaktır bence. Evet rüşvet vermek de suçtur, almak da.. Ama kimse kusura bakmasın yapılan şey insaniyete sığmaz. Ayrıca bilinmelidir ki görevli arkadaş bir şirket aracı kullanmaktadır ve tek yaptığı topladığı poşetleri bir kaç evden alıp başka bir eve teslim etmektir. Teslim alan şahıs ise tamamen kişisel çabaları ile bunu bir kargo ile oradaki bir askere gönderecek ve tamemen kişisel çabalarla yapılan bu yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine gitmesi sağlanacaktır. Onun için herhangi bir vakıf-şirket-kurum vs.. yoktur olayda, tamamen kişisel çabalar sözkonusudur ve sanırım hiçbir valilik bu iş için bir belge hazırlamaz hatta sizi kaale bile almaz. Bu yüzden çok idealistçe yazdığın yoruma katılmadığımı belirtmek isterim.

* Ela selincim, Dediğim gibi bu çokkkk kişisel küçücük bir yardım çabası... Babam için de teşekkürler..

* Diğer yorum bırakan arkadaşlara da ayrıca teşekkürler.

Sevgiler,
Filiz.