Hayat bazen ne de hoyrat davranır bazı insanlara? Hele de ülkemizde kadınsanız, doğulu iseniz sanki daha da zorlar sınırlarını.. İnsanoğlunun yaşayabileceği acıların, sıkıntıların, dertlerin sınırını bilmek ister bazen kader.. Kahpe kader deriz tabi böylesine...
Düşünün şimdi, kadınsınız, Urfa’da yaşıyorsunuz, çat pat derdinizi ifade edecek kadar Türkçe biliyorsunuz.. Kimbilir nasıl evlendirilmişsiniz ve kimbilir kaç yaşında.. Kimse anlatmamışki size doğum kontrolü diye birşeyi, kimselere şikayet edememişsiniz bu yüzden doğurdunuz 6 çocuğu ve olmayan rızıklarının hesabını.. Eşiniz, eriniz, efendiniz olmuş. İki göz odada 8 nüfus hasbel kader yaşarken eşiniz iş ararmış hep güya.. Ama aynı zamanda hastaymışsınız da.. Sık sık hastaneye yatıp tedavi olmanız gerekiyormuş. Bu yüzden okula gidebilen çocukların öğretmenleri hep şikayet ederlermiş sizden.. Çocuklarınızın üstü başı kir içinde, aç açık gezerlermiş ortada.. Yokmuş ki paranız fazlasına. Sağolsun konu komşu yardım edermiş arada.. Akmasa da damlıyormuş elindekileri paylaşmak isteyen iyi niyetli insanların yardımları.. Mesela birileri hiç bilmediğiniz sadece duyduğunuz bir yardım ağı kurmuşlar internet ne ise işte orada.. Günün birinde uzaktan ta İstanbullardan bir mektup gelmiş küçük kızınıza.. Hani okula yeni başlayana Nazlı’ya.. Kısa saçlı, kömür gözlü, henüz okumayı bile çözememiş olan küçük kıza.. Birisi diyormuş ki öğretmenine gönderdiği mektubunda “Merhaba Nazlı, kardeşim olur musun ?”
O günden sonra Nazlı kız daha çok sever olmuş okulu, öğretmenini.. O zamana kadar okumayı sökmek konusunda oldukça isteksiz ve verimsiz iken birden asılmış derslerine.. Öyle ki öğretmeni bile teşekkür etmiş bir mektupla taaa İstanbullardan yazan ve üç-beş yardım etmeye çalışan ablaya.
Sonra günler aylar yıllar geçmiş, Nazlı’nın babası, kocanız, eriniz, sizi ve 6 çocuğunu terk edip başka bir kadına, muhtemelen de sizden daha genç bir kadına gitmiş.. 6 çocukla devam etmek zorundaymışsınız hayat meşgalesine.. Ama artık daha zormuş.. Kirada oturduğunuz evin üç kuruşluk kirası bile fazla geldiğinden başka bir mahalleye, daha kötü ama daha ucuz kirası olan bir eve taşınmak zorunda olmuşsunuz.. Mahalle değiştirince tabi Nazlı da çok sevdiği öğretmeninden ayrılıp yeni evine yakın bir okula gitmek zorunda kalmış.. Ama hiç sevememiş yeni okulunu nedense..
Günler bu şekilde geçip giderken bir gün aniden ve acımasızca trafik canavarı denen şeyle tanışmışsınız. 7 yaşındaki minik yavrunuzun (Nazlı kızın küçüğü olanı) minicik bedenini kara toprağa teslim etmek zorunda kalmışsınız.. Evlat acısı çökmüş yüreğinize bu kez.. Hepsinden farklıymış bu seferki.. Artık ne sinir krizleri ne de önceki hastalığınız haber vermez olmuş çat kapı girerken hayatınıza fütursuzca...
Bu arada okul adresi değiştiği için İstanbuldaki ablanın mektupları elinize ulaşmaz olmuş. Neyseki eski öğretmenin yardımıyla yeni ev adresi bildirilmiş İstanbullu ablaya.. O da 1 sene boyunca defalarca mektup göndermesine rağmen ulaşamıyormuş meğer kimseciklere.. Neyse ki İstanbullu abla son bir mektup yazmış ev adreslerine ve belki kaybetmişlerdir diye telefon-adres vs. tüm bilgilerini yeniden vermiş. Böylece yeniden haberleşmeye başlamışlar.
(Ama aldığı kötü haber çok üzmüş İstanbullu ablayı.. Duyduğundan beri her aklına geldiğinde yüreğinde sızı, gözünde bir damla yaş beliriyormuş aniden.. Ne zamandır aksattığı bir iş gelmiş aklına. www.kardesinisec.com adlı siteden bahsetmek istemiş günlüğünde.. Belki başka ablalar da başka kardeşleri bulurlar el yordamıyla ve sevindirirler diye.)
Düşünün şimdi, kadınsınız, Urfa’da yaşıyorsunuz, çat pat derdinizi ifade edecek kadar Türkçe biliyorsunuz.. Kimbilir nasıl evlendirilmişsiniz ve kimbilir kaç yaşında.. Kimse anlatmamışki size doğum kontrolü diye birşeyi, kimselere şikayet edememişsiniz bu yüzden doğurdunuz 6 çocuğu ve olmayan rızıklarının hesabını.. Eşiniz, eriniz, efendiniz olmuş. İki göz odada 8 nüfus hasbel kader yaşarken eşiniz iş ararmış hep güya.. Ama aynı zamanda hastaymışsınız da.. Sık sık hastaneye yatıp tedavi olmanız gerekiyormuş. Bu yüzden okula gidebilen çocukların öğretmenleri hep şikayet ederlermiş sizden.. Çocuklarınızın üstü başı kir içinde, aç açık gezerlermiş ortada.. Yokmuş ki paranız fazlasına. Sağolsun konu komşu yardım edermiş arada.. Akmasa da damlıyormuş elindekileri paylaşmak isteyen iyi niyetli insanların yardımları.. Mesela birileri hiç bilmediğiniz sadece duyduğunuz bir yardım ağı kurmuşlar internet ne ise işte orada.. Günün birinde uzaktan ta İstanbullardan bir mektup gelmiş küçük kızınıza.. Hani okula yeni başlayana Nazlı’ya.. Kısa saçlı, kömür gözlü, henüz okumayı bile çözememiş olan küçük kıza.. Birisi diyormuş ki öğretmenine gönderdiği mektubunda “Merhaba Nazlı, kardeşim olur musun ?”
O günden sonra Nazlı kız daha çok sever olmuş okulu, öğretmenini.. O zamana kadar okumayı sökmek konusunda oldukça isteksiz ve verimsiz iken birden asılmış derslerine.. Öyle ki öğretmeni bile teşekkür etmiş bir mektupla taaa İstanbullardan yazan ve üç-beş yardım etmeye çalışan ablaya.
Sonra günler aylar yıllar geçmiş, Nazlı’nın babası, kocanız, eriniz, sizi ve 6 çocuğunu terk edip başka bir kadına, muhtemelen de sizden daha genç bir kadına gitmiş.. 6 çocukla devam etmek zorundaymışsınız hayat meşgalesine.. Ama artık daha zormuş.. Kirada oturduğunuz evin üç kuruşluk kirası bile fazla geldiğinden başka bir mahalleye, daha kötü ama daha ucuz kirası olan bir eve taşınmak zorunda olmuşsunuz.. Mahalle değiştirince tabi Nazlı da çok sevdiği öğretmeninden ayrılıp yeni evine yakın bir okula gitmek zorunda kalmış.. Ama hiç sevememiş yeni okulunu nedense..
Günler bu şekilde geçip giderken bir gün aniden ve acımasızca trafik canavarı denen şeyle tanışmışsınız. 7 yaşındaki minik yavrunuzun (Nazlı kızın küçüğü olanı) minicik bedenini kara toprağa teslim etmek zorunda kalmışsınız.. Evlat acısı çökmüş yüreğinize bu kez.. Hepsinden farklıymış bu seferki.. Artık ne sinir krizleri ne de önceki hastalığınız haber vermez olmuş çat kapı girerken hayatınıza fütursuzca...
Bu arada okul adresi değiştiği için İstanbuldaki ablanın mektupları elinize ulaşmaz olmuş. Neyseki eski öğretmenin yardımıyla yeni ev adresi bildirilmiş İstanbullu ablaya.. O da 1 sene boyunca defalarca mektup göndermesine rağmen ulaşamıyormuş meğer kimseciklere.. Neyse ki İstanbullu abla son bir mektup yazmış ev adreslerine ve belki kaybetmişlerdir diye telefon-adres vs. tüm bilgilerini yeniden vermiş. Böylece yeniden haberleşmeye başlamışlar.
(Ama aldığı kötü haber çok üzmüş İstanbullu ablayı.. Duyduğundan beri her aklına geldiğinde yüreğinde sızı, gözünde bir damla yaş beliriyormuş aniden.. Ne zamandır aksattığı bir iş gelmiş aklına. www.kardesinisec.com adlı siteden bahsetmek istemiş günlüğünde.. Belki başka ablalar da başka kardeşleri bulurlar el yordamıyla ve sevindirirler diye.)
4 yorum:
canım ya sağolasın, çok güzel bir proje bu. memleketimizin durumu ortada, şikayet edeceğimize yardım etmemiz lazım..
ben de girip bakayım şu siteye.
kendine iyi bak,sevgiler
gorki
aldın götürdün beni ülkemin uzak köşelerine ama uzaklığın bir kalemin ucunda yakınlaştığını da göstererek.Nerde,hangi şartlarda doğacağımızı seçebilsek bu şartları istemezdik elbet.Bir şekilde o çocuklarında aydınlanması gerekiyor.Umarım tüm bu çabalar doğru yerde doğru insanlara ulaşıyordur.
Duyarlılığın için çok hoş..
ne zor hayat. Nazlının bahtı da yolu da acık olsun. Umarım dogru degerleri ogrenerek ve kıymetini bilerek büyür.
Sevgili Filiz, bloguna her geldigimde birseyler ogreniyorum. Sevgiyle kal...
Fİliz ciğim sen çok yaşa iyi mi... Hep güzel ve yararlı şeylerden bahset böyle... Ben de bir kardeş seçmiştim bir zamanlar bu siteden amma velakin istemedi okuldaki çocuğun ailesi...Ben de bir daha denemedim...cesaretim kırıldı....Cehaletten tabi...Uzaklardan biri niye yardım etsin kızlarına....Öğretmeni kaç kkez ikna etmeye çalıştı ama olmadı...Şimdi de kızım var ilgilenemem yeteri kadar diye tekrar denemeyi erteliyorum şimdilik.... Öpüyorum. Sevgiyle kal...
Yorum Gönder