15 Kasım 2007

Sobe...


Sevgili Hande beni sobelemiş.. İlk kez sobelendim ben ve iki gündür de evda hasta olduğum için, bugün de ancak birikmişleri toparlayabildiğim için şimdi yazabiliyorum.. Çok teşekkürler Hande'cim çok zevkli birşeymiş sobelenmek...


Aşağıdaki koyu renkli harfler sobe cümlesinin başlangıcı, gerisi bana ait...

1. Ben Küçükken; babam sadece Pazar günleri evde olurdu. Evimizde bir sobamız, sobamızın üzerinde Pazar sabahları fokurdayan çayımız ve kızaran ekmeklerimiz olurdu. Annem sobayı yakmadan, ev iyice ısınmadan yataktan kalkmamızı istemez, erkenden işe koyulurdu. O kalkınca kardeşimle ben babamın yanına gider, onu öperek uyandırır, annem kahvaltıya sesleninceye kadar yatakta alt alta üst üste pek bi sevişirdik.. Sonra mis gibi kokan evde ya kızaran ekmekler, ya yumurtalı ekmekler ya da misler gibi kokan ev tostları eşliğinde kahvaltımızı ederdik.. Şimdi hain doğalgaz icad oldu, bizler büyüdük ve eskide kaldı tüm bu hatıralar..

2. Aslında Ben; tam bir aslan burcu kadınıyım sanırım. Beni yakınen tanıyanlar ne kadar yufka yürekli, duygusal ve sulugözlü olduğumu bilirler ve zırt pırt gözyaşı dökmeme hiç şaşırmazlar. (Şimdi gebelik hormonlarıyla ne halde olduğumu anlayın yani.. Ama beni tanımayanlar üzerinde çok sert mizaçlı bir etki bırakıyorum nedense.. Bir de insanlar ben de hep 100 puanlık kredi ile başlarlar ve bazen bir bakış, bir laf bile negatife düşürebilir gözümde karşımdakini.. İşte o zaman ağzıyla kuş tutsa bitmiştir o şahıs benim için…

3. İlk Kopyamı Ne Zaman Çektim; Tam hatırlamıyorum ama ortaokul ve lisede pek kopya çekmezdim sanırım. Yalnız üniversitede iken galiba Ticaret Hukuku dersindeydi, sınav için bir kaç şey yazdım bacağıma, üzerimde de o zamanlar pek moda olan etek-pantolan tarzı bolca birşey var.. Geçtim en arkaya, kalorifer peteğinin yanına, çektim bir güzel kopyamı.. Çıktım sınavdan, sınıfın kapısı açık.. Dışarda birini gördüm ve dedim ki yüksek sesle “öyle bir kopya çektim ki, kimse anlamadı”.. Bunu duyan hoca arkamdan oturduğum sandalyeyi, çevreyi filan dört dönmüş, kopya bulucam diye ama bulamadı tabi.. Ne cehalet .. Peki geçtin mi dersten derseniz, evet ama bütte…

4. En Saçma Huyum; temizlik konusundaki takıntım sanırım.. Evde günün herhangi bir vaktinde yorgun da olsam ölüyor da olsam elimde domestos fıs fıslı çamaşır suyu ile iş yaparken bulabilirsiniz beni.. Misafirler gidince gecenin bir vakti ortalık toplama, gece yarısı toz alma, banyo dezenfektasyonu, günde en az 2 kez çamaşır suyu ile mutfak dezenfektasyonu gibi gibi…

5. Cep Telefonum; hiçbir zaman benden bir parça olmadı ve olmayacak.. Mecbur kalmazsam çantamdan çıkarmam bile.. Şart değil ise mesaj çekmem, süreklilik taşıyan bilgilendirme mesajlarından nefret ederim. Bir de orda burda bir ellerinde çanta, diğer ellerinde son model cep telefonlarıyla dolaşan tikilerden hiççççç hazzetmem.

6. Aşk Bence; Şu fani dünyamızdaki başımıza gelebilecek en güzel şeydir. Ne mutlu aşık olabilene, bu duygu ile yüreğinin pır pır attığını hissedebilene.. Ve hatta dünyadaki en şanslı insanlar da bence aşık oldukları kişi ile evlenebilmiş olanlardır ki ben bu gruptan olduğum için çok şanslı sayıyorum kendimi..

7. En sevdiğim bloglar; okurken kendimden en çok şey bulabildiğim bloklardır. Kendi bloğumda okuduğum blokları yayınlamaktan hoşlanmıyorum çünkü sık sık güncellemek gerekir ve bence şart da değil.. Ama onlar bana özel ve kendi sık Kullanılanlar Listemde mevcutlar.. Bazılarını sessizce takip ediyorum, bazılarına ise laf atmadan duramıyorum… Ama yine de ben bu blok kızlarını çok seviyorummmm…


Ben de şimdi Sevgili Tütü'yü sobeliyorum... Buyrun buradan yakınız efendim.
.
Hamiş : Yukarıdaki resmin konuyla alakası ne derseniz; şöyleki canım ne zamandır öğle yemeğinde fabrika dışına çıkıp, Eskihisar'daki hep gittiğimiz tavukçuda çoban salatasının suyuna kızarmış ekmek banmak istiyordu.. (ilk kez aşeriyorum)..Neyse bugün sağolsun ofisteki kızlarla gittik.. Hava da misler gibi, güneşli, sıcak, oturduk bahçesine.. Neyse söyledik yemekleri ve çoban salatasını.. Geldi salata ama her zamanki çukur kasede değil de oval salata tabağında.. Ben yüzümü buruşturunca(napıyım ben kaseye ekmek banmayı hayal etmiştim hep) Müberra geri gönderdi tabağı, "arkadaşımız hamile çukur tabakta istiyoruz biz salatayı" diye.. Garson dumur ötesi tabi... Böylece tabak aşeren ilk hamile olaraktan tarihe geçtim sanırım.. Neyse işte, o güzel ortamı soluyunca 1,5 saat kadar, şimdi adada olup, börtü böcek sokakta yayılmak istedim Yağızımla beraber.. Yukarıdaki resim de tatilden bir anı olarak duruyordu, ekleyeyim dedim:-)))

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Resim de çok güzel yazdıklarında Filiz ciğim. Çok teşekür ederim hemen cevapladığın için. Yalnız hakikaten tabak aşeren hamile ilk defa duyuyorum :) Umarım gribi de atlatmışsındır iyice. Bebiş de sen de iyi olun. Öpüyorum.

NOt: Merak etme arkadaşım. Ben seni hep sobelerim :)

YILDIZNAF dedi ki...

Merhaba,
Sevgili Etki Alani sayesinde tanidim sizi. Bir nevi sayenizde sobelendim ! Su pazar sabahlari, sobali ve kizarmis ekmek kokan ev, cep telefonuna uzaklik,cilgin temizlik anlayisi; paylastigimiz ortak seyler...
Huzurlu bir hamilelik, neseli bir dogum, mutlu bir annelik diliyorum size...
Simdilik hoscakalin....