19 Ocak 2012

Çocuğunuz yemek yemiyorsa...


 
Çocuğunuzla yaşadığınız en dramatik ve kendini en çok tekrarlayan süreç nedir diye sorsalar bana; yemek vakitleri derdim.. Derdim diyorum çünkü bu kitabı okumadan önce gerçekten de her öğün ayrı bir işkenceydi..  Çünkü ben hazırlardım, oğlum yemeği reddederdi.. Ben kızardım,  zorlardım, uçak yapardım, tv açardım, dikkatini dağıtırdım, bir lokma daha yesin diye çabalardım, o ise reddederdi..  Bu reddedişler artık o kadar klasik hale gelmişti ki bazen yemek saati yaklaştıkça içimi sıkıntı basardı..

 
Sonra bir gün bir arkadaşımın tavsiyesiyle bir kitap okudum..  Kitabı aldım, bir elimde kalem, bir elimde kitap, başladım hem okumaya hem de önemli noktaların altını çizmeye.. Hayatımız değişti diyemem ama öğün zamanları işkence olmaktan çıktı orası kesin. Şimdi her reddedilişimde bu kitabı hatırlıyor, derin bir nefes alıyor ve “sen bilirsin oğlum” diyebiliyorum.  Ve ne oldu bilin bakalım sonrasında, oğlumun kilo eğrisi doğduğundan beri ilk kez %90’lar seviyesine yükseldi.  Zorlamadan, kızmadan, sinirlenmeden, sakince, farkındalıkla, ve eğlenerek… 

 
Bu nedenle şu günlerde tekrar okuduğum bu kitaptan kalemle altını çizdiğim yerlerinden alıntılar  yapmak ve sizleri de bu kitapla ve yazarıyla tanıştırmak isterim.

 
Kitabımızın adı “Çocuğum yemek yemiyor”, yazarı sağlık profesyonellerine emzirmeyle ilgili eğitimler veren, 3 çocuk babası bir çocuk doktoru; Carlos Fernandez.

 
Kitabın ana fikri şu :

 
Çocuğunuzu yemek yemeye zorlamayın. Onu hiçbir koşulda, hiçbir nedenle, hiçbir şekilde, hiçbir zaman zorlamayın.

 
“Onu zorlamayın” derken kaşıkla “uçak” yapmayın, şarkılar veya televizyonla oyalamayın, hepsini bitirmesi için vaatlerde bulunmayın, tehdit etmeyin, yalvarıp yakarmayın, çocuğunuz olmasından yararlanmayın, araya büyükannesini sokmayın, kardeşleriyle kıyaslamayın, “iyi” ve “kötü” çocuklardan bahsetmeyin, önündekini yediği takdirde tatlı yeme şartı koşmayın demek istiyoruz.

 
Çünkü diyor yazar özetle, anne ve çocuk yemek yemek konusunda çatışırlar ve bu çatışmada en çok acı çeken her zaman çocuktur.

 
Aileler özellikle anneler,  yemekten kaynaklanan çatışmalar nedeniyle acı çekiyorlar. Hem de çok..  Bir annenin yazdığı gibi “yemek saatinin gelmesinden korkmak felaket bir durum” Anne korkuyorsa çocuk ne hissediyordur? Kederi ne kadar büyük olursa olsun bir anne, çocuğunun kendisinden daha çok acı çektiğini her zaman hatırlamalıdır. Onunla dalga geçmiyor, onu kendi çıkarları için kullanmıyor,  “her şeyi” bilmiyor, aykırı ruhunu göstermiyor. Yalnızca korkuyor.

 
Onun geçmişi, geleceği, arkadaşlıkları, mantıklı açıklamaları, umutları yok. Her şeyi sizsiniz.

 
Sizin her şeyi onun iyiliği için yaptığınızı anlayamaz.  Onun için annesinin bu davranışı, onu dövmesi ya da ona bağırması kadar anlaşılmazdır.

 
…annesiyle didişir. Nedenini bilmez. Bunun ne kadar süreceğini bilmez. (Yani sonsuza kadar süreceğini zanneder.) Dünyada en sevdiği insan, güvenebileceği tek insan ona sırt çevirmiş gibidir. Tüm dünyası altüst olur.

 
Bu çatışmada en çok acı çeken her zaman çocuktur.

 
Dr. Fernandez anlatmaya devam ediyor sonraki bölümde..

 
Yemek yemek ne işe yarar ?
Hayatta kalmak için.
Büyümek veya kilo almak için.
Hareket etmek, çalışmak, oyun oynamak için.
Çocuklar büyüyor olmasalardı bir yetişkinden çok daha az yemeğe ihtiyaç duyarlardı çünkü beden olarak çok daha küçükler.

 
Bir çocuk ne kadar hızlı büyüyorsa  o kadar çok yemeğe ihtiyaç duyar, ama çocuklar aynı hızda büyümezler.

 
Rahimiçi yaşamı bir kenara bırakırsak, bir insan bir daha hiç ilk yıl olduğu kadar hızlı büyümez.

 
…pek çok insan, büyümenin beslenmenin bir sonucu olduğuna inanır. Bu doğru değildir. Yalnızca özel beslenme bozuklukları büyümeyi etkiler.

 
İşin aslı, yemek yediğimiz için büyümüyoruz; yemek yiyoruz çünkü büyüyoruz.

 
Yemeğini yesin diye zorlanan çocuk ise  çaresizce kendini savunuyor haliyle . Bunu nasıl yapıyor derseniz çok basitçe değinmiş yazarımız buna da :

 
Pek çok anne çocuğunun normalde yediğinin iki katını yemesini bekler. Hiç kimse her gün ihtiyaç duyduğunun iki katını yiyip sağlıklı kalamaz.

 
Bu yüzden çocuklar kendini savunmak zorundadır. İlk savunma hareketi ağızlarını kapamak ve başlarını çevirmektir.

 
Israr sona ermezse ikinci savunma harekete geçer ; ağzını açar, istedikleri şeyi tıkmalarına izin verir ama yutmaz.

 
Daha fazla ısrar edildiği sürece çocuk ağzındakinin bir kısmını yutabilir ve böylece son siperini kazar : kusar.

 
Ne kadar tanıdık bir savunma şekli değil mi?

 
Kitapta çocukların sadece anne sütü aldıkları dönemde bile neye ihtiyaçları olduğunu gayet net bir şekilde bildikleri anlatılıyor. Bebekken bile aşağıdaki üç şekilde bunu biliyor ve buna göre beslenmeyi seçiyorlarmış :

 
Her emzirme sırasında emdiği süt miktarı (yani daha uzun veya daha kısa süreli ya da yoğun yahut etkisiz emmesi)
İki emzirme arasındaki süre
Tek memeden ya da her ikisinden birden emmek

 
Şunları yapmayın diyor Dr. Fernandez özetle  :

&
             Israr etmeyin

·          Gece baskınları yapmayın (yani çocuğu o    
           uyurken beslemeyin)
·         Korkunç karşılaştırmalar yapmayın (diğer 
          çocuklarla karşılaştırmayın)
·         Rüşvet vermeyin
·         İştah açıcılar kullanmayın


 
Yazarımız kitabında dünyadaki çeşitli sağlık örgütlerinin de tavsiyelerine yer vermiş :

 
WHO’nun ve UNICEF’in önerileri
         7. aya kadar sadece anne sütü verilmelidir.
      Her ne kadar “gelişim uygun gerçekleşiyorsa belki de 7. hatta 8. aya kadar başka besinler vermek gerekmese de 7. aydan itibaren yardımcı besinler verilmelidir.
      2 yaşına veya daha fazlasına kadar diğer besinlerin yanında anne sütü verilmeye devam edilmelidir.
      Besin çeşitliliği olmalıdır.
    
      Annenin çok sütü olabilmesi için anne sütü diğer besinlerden önce verilmelidir.
     3 yaşından küçük çocuklar günde en az beş veya altı kez yemek yemelidir.
  •  
         
     Daha fazla kalori içermesi için sebzeye biraz sıvıyağ veya tereyağ eklenmelidir. (tabiî ki elimizin altında zeytinyağı varsa diğer yağlara tercih edilir)

 
(WHO : Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF : Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu)

 
Yazar anneleri çocukları zorlamamaları gerektiği konusunda ikna edebilmek için çok basit bir deney yapmalarını tavsiye ediyor. Diyor ki özetle çocuğunuz eğer başka önemli bir hastalığı vs. yoksa zorlamadığınız sürece yemek yemediği için kilo vermez. Eğer diyor çocuğunuz kilo vermezse ben haklıyım demektir yani çocuğunuzu zorlamaktan vazgeçtiğinizde kilo vermiyorsa bu zorlasanız da zorlamasanız da aynı miktarda yediği anlamına gelir ki bu durumda hayatı kendinize de çocuğunuza da zindan etmeyin diyor. Ama yok çocuğunuz kilo verirse diyor ben susuyorum, gidin komşunuza kitabımın ne kadar saçma olduğunu anlatın diyor. Denemesi bedava deney kısaca şöyle :

 
  Çocuğunuzu tartın
  Yemeğe zorlamayın
  Bir süre sonra yeniden tartın
  Bir kilo vermediyse, yemeye zorlamamaya devam edin ve ikinci adıma geri dönün.

 
Dr.Fernandez gerçek hayatında da sağlık profesyonellerine anne sütü ve emzirme konularında danışmanlık yapan bir hekim olduğundan sanırım kitapta önemli bir kısım bu konulara ayrılmış. Anne sütü, emzirme, biberon alışkanlığı, ve hazır mamalar konusunda çok çarpıcı bilgiler okuyabilirsiniz. Özellikle mamalar konusunda doğru bilinen yanlışları özetlemiş, bence çok önemli ;

 
Mamalara dair birkaç mit :

 
  •          Mama sütten daha besleyicisidir.

 
Uygulayacağımız beslenme düzeni, bir dizi ihtiyaçlar serisini karşılamalıdır. Bir insanın, en azından hayatının belli dönemindeki, tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek tek besin anne sütüdür. Yeni doğmuş bir çocuk altı ya da daha fazla ay boyunca  yalnızca anne sütü ile kusursuz bir şekilde beslenir.
Akşam yemeğinden önce verilen iyi bir mamayla bütün gece uyur.

 
Hiç de öyle olmaz. Çocukların daha çok uyumalarının sebebinin mama yemek olmadığı deneylerle kanıtlanmıştır.

 
                7. Aydan itibaren devam sütü içmeleri gerekir.

 
Devam sütü neredeyse hiçbir faydası olmayan ticari bir buluştur. Amerikan Pediatri Akademisi meme emmeyen bebeklerin bu sütü 1 yaşlarına bastıkları yıl boyu almalarını önerir. WHO da devam sütünün gereksiz olduğunu düşünür.Reklamların sizi kandırmasın aizin vermeyin. Devam sütündeki fazla protein miktarı çocuğunuz için  bir avantaj değil, yalnızca endüstriyel bir israftır.

 
                 Et yemiyorsa yeterince protein alamaz.

 
Yalnızca sütle beslense bile  çocuğunuz yeterince protein alır.

 
Benim kitapta en çok eğlenerek okuduğum bölüm ise kitabın sonundaki “Biraz Tarih” bölümü. Burada yazar konuyu derinlemesine araştırırken karşılaştığı eski günlerde çocuklar ne yiyordu, doktorlar ne öneriyordu sorularının yanıtlarını paylamış ve çok da eğlenceli olmuş.

 
Kitapla ilgili olarak söylemek istediğim son şey ise bu kitabın al-oku-kaldır  şeklinde bir kitap olmadığı ve bir başucu kitabı şeklinde zaman zaman yeniden göz atılması gereken bir eser olduğu şeklinde olacaktır.

 
Keyifli okumalar, iştahlı ve bol sütlü günler dilerim.

 

1 yorum:

özlem K. A. dedi ki...

Ellerinize sağlık, merak edip de firsat bulamadığım bir kitaptı. mantığın bildiği ama mahalle baskısı tesirindeki vicdanın kabul edemediği gerçeklerle yüzleştik sayenizde. Devamını da bekleriz.. :)

sevgiler