Duygu Asena kitapları okuyarak, “kadınlar için daha çok hak ve özgürlük gerek” söylemleri arasında büyüdük biz.. Babamın bir gün bile iki kızı olduğu için (oğlu olmadığı için) öykündüğünü duymadım ve görmedim. Kız çocuklarının okutulmadığı gerçeği ile büyüyünce karşılaştım.. Hiç anlamadım üstelik bunu..
Şimdi oturup sakin kafa ile düşününce ülkemdeki bir çok sorun gibi bunun da hak hukuk savaşları ile, meydanlara çıkmalar ile ya da 8 Mart’larda yazılacak köşe yazıları ile değil de insanların beyninde çözümlenmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Yani amaç kadını zihnimizde nasıl özgürleştirebileceğimiz olmalıdır bence.. İnsanoğlu tuhaf bir yaratık, beyninde çözümleyemediği konularla ilgili fiiliyatta herhangi bir ilerleme kaydedemiyor asla..
Peki durum tespiti yapacak olursak, nedir ülkemizde kadının durumu :
Kadın bir eksik etektir, kaşık düşmanıdır. Yani üreten değil tüketendir.
Evet doğurgandır ama başkaca yapabildiği bir şey de yoktur, ancak çocuklarının anası olabilir. Bunu da en iyi evde oturarak yapar zaten..
Kadın aile içinde şiddet görür.
Bu herhalde hiç örnek verilmese bile kabul edilecek en acı gerçeklerden biridir ülkemiz için. Bakın Oktay Ekşi 9 Mart 2010 tarihli yazısında aşağıdaki üç araştırmadan bahsediyor.. Çok acıklı bence..
Araştırmalara göre 2004 yılında Türkiye'de “ailelerin yüzde 34'ünde fiziksel, yüzde 53'ünde sözel şiddet yaşanıyor”du.
Şimdi oturup sakin kafa ile düşününce ülkemdeki bir çok sorun gibi bunun da hak hukuk savaşları ile, meydanlara çıkmalar ile ya da 8 Mart’larda yazılacak köşe yazıları ile değil de insanların beyninde çözümlenmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Yani amaç kadını zihnimizde nasıl özgürleştirebileceğimiz olmalıdır bence.. İnsanoğlu tuhaf bir yaratık, beyninde çözümleyemediği konularla ilgili fiiliyatta herhangi bir ilerleme kaydedemiyor asla..
Peki durum tespiti yapacak olursak, nedir ülkemizde kadının durumu :
Kadın bir eksik etektir, kaşık düşmanıdır. Yani üreten değil tüketendir.
Evet doğurgandır ama başkaca yapabildiği bir şey de yoktur, ancak çocuklarının anası olabilir. Bunu da en iyi evde oturarak yapar zaten..
Kadın aile içinde şiddet görür.
Bu herhalde hiç örnek verilmese bile kabul edilecek en acı gerçeklerden biridir ülkemiz için. Bakın Oktay Ekşi 9 Mart 2010 tarihli yazısında aşağıdaki üç araştırmadan bahsediyor.. Çok acıklı bence..
Araştırmalara göre 2004 yılında Türkiye'de “ailelerin yüzde 34'ünde fiziksel, yüzde 53'ünde sözel şiddet yaşanıyor”du.
Bir başka araştırma “kadınların yüzde 45.8'inin balayı döneminin sonunda, yüzde 1.3'ünün ilk çocuklarına hamile iken, yüzde 9.9'unun doğumdan sonra” şiddete maruz kaldığını ortaya koyuyor.
Üçüncü bir araştırmaya, daha doğrusu bir ankete göre insanlarımızın yüzde 37.4'ü namus cinayetini onaylıyor. Keza yüzde 21.6'sı “öldürme dışında, kulak kesme, burun kesme, saç kazıma” gibi insan onuruyla asla bağdaşmayan cezaların verilebileceğini savunuyor.
Kadın aile dışında da şiddet görür.
Sırf kadın olduğunuz için sizi dikkate almayan erkeklerin egemenliğindeki bir portreden bahsediyorum. Bir şey siz kendinizi yırtarak anlatsanız da bir arpa boyu yol gidemezsiniz de bir erkek aynı konuda kılını kıpırdatsa konu hallolur.. En basitinden trafikte bile sırf kadın olduğunu anladıkları için sizi sıkıştırma hakkını kendinde bulan ne çok “iyi erkek şoför” var değil mi çevremizde ?
Aslında kadın nedir peki derseniz bence kadın eştir, annedir, düşünen ve kaygı duyandır. Kadın düşünür hep.. Annesini-babasını, kardeşlerini, çocuklarını, eşini, yakınlarını, arkadaşlarını… Kadın derindekileri görür, hisseder.. Yeri gelir içinde yeni bir hayat yeşertir, yeri gelir irdeler, değişir, değiştirir.
Zor zanaattır kadınlık fikrimce. Aynı anda birçok şey olmaya, birçok şeye yetişmeye çalışmaktır.
Çözüm ???
Bence çözüm yukarıda da değindiğim gibi kadına özgürlüğü meydanlarda değil zihinlerde vermektir ve bunun da tek yolu o zihinleri eğitmekten geçer..
Eğitmeliyiz erkek çocuklarımızı ki, büyüdüklerinde kız kardeşlerine hayatı zindan eden ağabeyler, eşlerine sözle ya da hareketle şiddet gösteren kocalar, oğlunu kızından ayıran babalar olmasınlar. Kızlarının okumasına en az oğullarının okumaları kadar –hatta daha fazla- önem ve öncelik versinler..
Eğitmeliyiz kız çocuklarımızı ki, gördükleri bu ikinci sınıf insan muamelesini kadına hak – kader olarak görmesinler, böyle şeyler yaşasalar bile bir gün başkaldıracak gücü bulabilsinler kendilerinde.. Dayak yiyip de kendilerinde suç aramasınlar. Eğitim hakları için babaları hatta anneleri ile, özgürlük ve insanca yaşam hakları için eşleri ile savaşabilsinler.
Peki bizim payımıza ne düşüyor bunca yaşanmışlıktan ve haksızlıktan sonra ? Tabi ki işin hareket boyutunda yer almak lazım, bir şeyler yapmak, yeni bir şeyler söylemek lazım.
Mesela, internette bir site var, bahsetmiştim bir süre önce. Adresi : http://www.kardesinisec.com/ Fotograf sanatçısı Cengiz Tunay tarafından kurulmuş bir yardımlaşma ağı diyebiliriz. Ailelerinin kötü ekonomik şartları nedeniyle eğitim hayatları tehlikede olan çocukların kayıtlı olduğu bir site bu. Herkesin kendisine bir kardeş olarak seçebileceği bu çocuklar için yapmanız beklenen tek şey onların öğrenim hayatları ile ilgilenmek, gerekli ihtiyaçlarını karşılamak ve tabi bu çocukları sevmek ve mektup arkadaşlığı kurmak.. Sitenin kuralları gereği asla para yardımında bulunmamalısınız. Çünkü para yardımı yerine ulaşamıyor çeşitli sebeplerden dolayı.
Ya da Kardelen’lere destek vermeliyiz ya da ne bileyim herkes elini az da olsa taşın altına koymalı bence, daha güzel günler gelecek ise bunu ancak elbirliği ile inşa etmemiz gerekiyor velhasıl, herkes kendi hesabına düşen kadar sorumludur bu hayatta var ettiklerinden.
Resim şu siteden alıntıdır.
Bu yazım daha önce Annelerin Dünyası bloğunda yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder