04 Ekim 2007

KÖY ENSTİTÜLERİ...

“Köy Enstitüleri” yarım kalmış bir mucizenin, bir büyük hayal kırıklığının hikâyesi...

“Biz, istiklal mücadelesinden itibaren sosyal hayatımızda yaptığımız büyük devrimleri köylere götürecek adam yetiştirmek isteriz. Çünkü ümmet devrinin böyle bir adamı vardır. Bu, imamdır. İmam, insan doğduğu vakit kulağına ezan okuyarak, vefat ettiği vakit mezarının başında telkin vererek, doğumundan ölümüne kadar bu cemiyetin manen hâkimidir. Bu manevi hâkimiyet, maddi tarafa da intikal eder. Çünkü köylü hasta olduğu vakit de sual mercii imam olur. Biz imamın yerine, köye devrimci düşüncenin adamını göndermek istedik.” diyor Hasan Âli Yücel. Köy Enstitüleri fikri böyle doğmuş ve 1940-1953 arasındaki on üç yıl boyunca yirmi bir enstitü on yedi bin mezun vermiş..

Köye eğitim hizmeti 1936 da başlamıştır.

Bu tarih de 35.000 köyde ilkokul yoktur. 16 Milyon nüfusun 12 milyonu köylüdür.

Bunlardan erkeklerin % 76.7 sı, kadınların ise % 91.8 i okur- yazar değildir.

İlk adım 1926 da Milli Eğitim Bakanı Mustafa Nejat tarafından atılmış “ Köy Muallim mektepleri“ açılmıştır. Daha sonra 1936 da deneme amaçlı başlayan “ Köy Enstitüleri” 1940 da yasallaşarak , Hasan Ali Yücel’in Bakanlığı – fikir babası İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulmuştur.

Köy Enstitüleri başka bir deyişle Anadolu’nun aydınlanması idi. Köy çocuklarının alındığı bu okullarda amaca uygun olarak eğitildikten sonra geldikleri köylere donanımlı ( tarım, iş, sanat, sağlık ) öğretmen olarak gönderiliyorlardı. Köylülerin bu gibi aydınlanma sürecinden rahatsız olan toprak ağaları, Cumhuriyet karşıtları ve din istismarcılarının çıkarları bozuluyordu. Onlar için bu kurumların kapatılması gerekiyordu ve kapatıldı.

Eğer kapatılmamış olsalardı; gidilmemiş köy, okulsuz çocuk, işlenmemiş toprak, kullanılmamış su, aç- açık insan, işçileri sokaktalar da aç dolaşan kapatılmış fabrikalar olmazdı. Eğer kapatılmasalardı işçilerimiz yabancı ülke kapılarında iş aramayacaklar, aileler bölünmüş olmayacaklardı. En önemlilerinden bir tanesi de, bugünkü töre cinayetleri işlenmeyecekti. Son yıllarda üzerinde en çok durulan köy boşalmaları yaşanmayacaktı. Çünkü insan için gerekli olan hizmetler köyde üretilir olacaktı. Kapatılmamış olsalardı bu günkü özgürlük kavgaları yapılmayacaktı. Çünkü Köy Enstitüleri bir özgürlük ve özgürleşme eylemi idi.”

1950 den sonra “Marshall yardımı” nın gelişi kapatılma süreçlerinin hız kazanmasına neden olmuştur. Bu yardım içinde “Köy Enstitüleri”nden vazgeçilmesini sağlayan 12 kadar eğitim projesi vardır.Ne kadar başarılı oldukları ise ortadadır.

KÖY ENSTİTÜLERİ’nin başardıklarını şöyle özetleyebiliriz:

- Yüzyıllardır biriken feodal toplumun üretim ve yaşam biçimini ortadan kaldırmaya başlamıştır.
- Bilimsel ve felsefi anlamda laik eğitim başlamıştır.
- Feodal toprak rejiminin değişimi toprak ağalarının kendilerinin ortadan kaldırılma tehdidinin hissetmelerine neden olmuştur.
- Sanayi için eğitilmiş, nitelikli iş gücü oluşmaya başlamıştır.
- Sanat, edebiyat, bilim teknoloji de olumlu beklentiler oluşmuştur.
- Atatürk’ün özlediği demokratik toplum ve kültür için kurumsal alt yapı oluşmaya başlamıştır.
- Ataerkil toplumdan çekirdek aile toplumuna dönüş belirtilerini vermeye başlamıştır.
- Ezberci değil, analitik düşünen- sorgulayan birey yetiştiren demokratik ve üretici eğitim başlamıştır.

Kayınpederim (Emekli öğretmendir kendisi) ile yaptığımız bir konuşmada, kayınpederinin (Eşimin de dedesi bir Köy Enstitülü köy öğretmeniymiş.) köyde sadece okuma yazma öğretmeyip, enstitüten kendilerine verilmiş olan ve o zaman itibariyle köy yerinde çok değerli alet edevat takımı olduğunu anlatıyor.. O takım içinde neler yokmuş ki, nalbantlıktan, marangozluğa, tarımcılıktan, demir işçiliğine kadar çok çeşitli işler yapmakta kullanılan birçok alet… Yani köylerinden alınan ve eğitilen o gencecik beyinler, mezun olup da kendi köylerine döndüklerinde sadece birer ilkokul öğretmeni değil, elinde avucunda hiçbirşeyi bulunmayan köylüyü gerçek anlamda –eğitecek- işbilir birer gönüllü olarak çalışmışlardır. Bataklığı kurutmak, sıtmalıya kinin rejimi yaptırmak, trahomlunun gözüne ilâç damlatmak, okul binasını yapmak, yaralının yarasını sarmak, pulluğun nasıl kullanılacağını veya tamir edileceğini öğretmek, bozuk köprüyü yapmak, ıslah edilmiş tohumu tarlaya saçmak, fidan dikerek onu büyütmek ve step köylüsünün ‘dal’ diye adlandırdığı ağacı hakikaten ağaç hâline getirmek hep bu enstitülü öğretmenlerin yaptıklarıdır.

Bu bağlamda yukarıda yer alan özellikler statükoyu rahatsız etmeye başlamıştır. Köy Enstitülerini kuranlarda yıkanlarda statükolarını korumak ve güçlendirmek için hareket etmişlerdir. Bu emellerini gizlemek için de “ Köy Enstitü”lerinin üzerinden politika yapmışlardır.
Görüldüğü gibi, demokratik kültürden, bilim ve bilimsel düşünceden yana olmayan her birey ve kurum “ Köy Enstitü”lerinin ortadan kaldırılmasında birinci derecede sorumluluk sahibidir.
Bu gün önemli olan ; Köy Enstitüsü ruhunun yeniden kazanabilmektir.

Köy enstitülerinin kapanma nedenlerinin başında gelen “kız ve erkek öğrencilerin aynı yerde kalıyor olmaları” bahanesi ile bugün 2007 yılında karşımıza çıkan aşağıdaki resim (İSKİ veznesi) nasıl da örtüşüyor değil mi ?


Kaynaklar : Emekli Öğretmen Sayın Mustafa Demir ve Emekli öğretmen Sayın İzzettin Yaşar
(
http://www.cumok.org/html/cumok/istanbul/koyenstitu.htm)
Can Dündar (
www.candundar.com)
http://www.geocities.com/ualtunay.geo/ke.html


8 yorum:

Adsız dedi ki...

Fİliz ciğim bunlar yabancı güçler tarafından bilinçli yaptırılan şeyler. Bir ülkeyi yok etmek istiyorsan önce cahil ve işsiz hale getireceksin. ELlerine sağlık çok güzel bir konu seçmişsin. Aşağıdaki resim ise hangi kuruma ait çok merak ettim. Çok aşağılayıcı bir fotoğraf. Yazıklar olsun ya hem de bu
devirde... Öpüyorum.

www.lezzetaski.com

Filiz Morkoç dedi ki...

İSKİ ye ait bir vezne orası Handecim.. Utanç verici..(yzıya da ekledim)

Esra dedi ki...

Koy Enstitulerinin kurucularindan Dr. Halil Fikret Kanad'in kucuk torunu olarak gurur duyarim her zaman bu konudan bahsedildiginde. Turkiye icin buyuk bir firsatin kactigini dusunuyorum kapatilmalari ile.

Resme ise inanamadim. Artik Turkiye bu mu oldu? Ayni siraya da mi giremeyecegiz erkeklerle? Agzim acik bakakaldim...

Cumhuriyetin ilk yillarina geri donmek dilegiyle...

Esra

Filiz Morkoç dedi ki...

Malesef Esracım, buralarda böyle görüntüler çoğalmakta.. Her halk hakettiği gibi yönetilirmiş ama bu ülkenin yarısı onlara oy verdiğine göre, kalan yarısı yani biz neyi hakkettikde böyle yaşıyoruz diye soruyorum sık sık kendime...

Butterfly dedi ki...

Sessiz sesiz okuyordum ki laf atmadan duramayacağımı anladım, köy enstütülerinde yetişen öğretmenlerden artık yetişmiyor, nesli tükenmiş bir eğitim ordusu onlar, Can Dündar2ın hazırladığı belgeseli izlerken gözlerim dolmuştu.
Sevgiler.

Butterfly dedi ki...

Sessiz sesiz okuyordum ki laf atmadan duramayacağımı anladım, köy enstütülerinde yetişen öğretmenlerden artık yetişmiyor, nesli tükenmiş bir eğitim ordusu onlar, Can Dündar2ın hazırladığı belgeseli izlerken gözlerim dolmuştu.
Sevgiler.

Filiz Morkoç dedi ki...

Butterfly, haklısın yok artık onlar gibisi..

Davetsiz misafir kabul etmiyorsun anlaşılan... :-( Sağlık olsun..

Butterfly dedi ki...

davetiye istersen bana yaz nuranbasaran@hotmail.com. sevgiler:)